Küresel krizin tam olarak sonlandığına dair kuşkular var. Bazı ülkelerin mevcut konjonktürü sadece yavaşlayarak geçtiği bazılarında da küresel krizi andıran olumsuz koşulların inatla devam ettiği gözlenmektedir.
Krizin direndiÄŸi bölgelerin başında Avrupa BirliÄŸi geliyor. Avrupa’da krizin geri gelmesi büyümeyi yavaÅŸlatıp üretim kaybı, gelir kaybı, ticaret kaybı, istihdam kaybı gibi reel hasarlar yarattı.
Yorumcuların dikkati de görece kısa vadeli sayılabilecek bu maddi kayıplar üzerinde odaklandı. Ötesi pek ilgi çekmedi.
Avrupa ülkelerinin hepsi aynı öçlüde reel kayıpla karşılaşmadılar . Bazı ülkeler hafif resesyon baskısı altında kalarak süreci görece sınırlı hasarla geçerken bazılarında neredeyse yapısal çözülme izlenimi veren ölçekte maddi hasar oluştu. Avrupa Birliği ülkelerinin kendi aralarında böylesine ayrışması sorunun algılanmasını da biçimlendirdi. Avrupa sorunu sadece tekil ülke sorunu olarak algılandı. Avrupa sorununun ardında sadece sorunlu ülkede yapıldığı düşünülen iktisat politikası hatalarının olduğu şeklindeki bir algılama gelişti.
Aslında Avrupa krizi sürecinde yerleştiği gözlenen bu iki algıda da haklılık olduğu söylenebilir.
Örneğin Yunanistan gibi tekil ülkelerde yaşanan sorunun boyutu bunların ayrı ve tek başlarına değerlendirilmelerini doğrulayacak ölçülere ulaştı. Öte yandan, sorun yaşayan ülkelerde ciddi boyutlarda iktisat politikası hataları olduğu, önemli hovardalık ve aşırılıklar yapıldığı, mali disiplinin büyük ölçüde kaybedildiği ve sonuçta ciddi kaynak kayıplarının ortaya çıktığı da biliniyor. Dolayısıyla, krizin oluşumunda bu tür ulusal zafiyetlerin etkili olduğu yönündeki görüşte payı vardır.
Ama iki yılı aşkın süredir devam eden Avrupa krizini sadece bu saptamalarla algılayıp, açıklamaya çalışmak da yeterli değildir. Avrupa krizinin altında daha derinde yatan nedenler aramak gerekir.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.