Boş zaman’a yanlış açıdan yaklaşmak, Türkiye’nin memnun olmadığımız eğitim kalitesi açısından bile önemli bir hasar yaratabilir.
Öğretmenlerin ‘boş zamanları’ ile uğraşılmasının, konuya yaklaştığınız açıya bağlı olarak yararlı olması da mümkün, çok zararlı olması da. Yararlı bir bakış açısı şuydu ve salı günü ele almıştım: Okullar yaz tatiline girdikten sonra ortaya çıkan zamanın bir kısmı eğitim ordusunun kalitesinin yükseltilmesi için kullanılabilirdi. Buna karşılık, özellikle eğitim-öğretim dönemi içindeki ‘boş zaman’ sanılan süreyi kelimenin tam anlamıyla boş zaman olarak kabul edip ona göre politika geliştirilmesinin çok büyük zararları olabilir. Bunu göstermenin en kestirme yolu, şu ‘boş zaman’ meselesini üniversite öğretim üyeleri üzerinden anlatmak.
Diyelim ki bir üniversitede yeni bir bölüm açmakla görevlendirildiniz. Bu bölümün hem eğitim hem araştırma açısından çok iddialı olması isteniyor. Hedef, bölümün kısa dönemde Türkiye’de en iyisi olması, orta vadede ise dünyanın tanınan bölümleri arasında yer alması. Böyle bir bölümü ancak çok iyi öğretim üyeleri ile oluşturabileceğiniz açık. Devlet üniversitelerini bir tarafa bırakayım; sonuçta YÖK’ün vereceği kadrolar ve devletin maaş politikası ile sınırlısınız. Konuyu vakıf üniversiteleri açısından ele alayım.
Kurmakla görevlendirildiğiniz bölüm hangi bilim alanında ise o alanda dünyanın en iyi üniversitelerinden doktora derecesi almış gençleri bulup onları kuracağınız bölüme katılmaya ikna etmeniz gerekiyor. O gençleri birkaç deneyimli öğretim üyesiyle kaynaştırıp verimli bir çalışma ortamı yaratmalısınız. Aynı gençlerle başka üniversitelerin de ilgilendiğini unutmamalısınız. Teklif götürdüğünüz gençlerin size soracakları birkaç temel soru vardır. Bir tanesi şudur: “Yılda kaç ders vereceğim?”
Araştırmaya ağırlık veren bölümlerdeki bir öğretim üyesinin verebileceği ideal ders sayısı yılda dört derstir. İki dönem varsa, ortalama olarak dönem başına iki ders düşer. Haftada dört saatten sekiz saat ‘ders yükü’ anlamına gelir bu. Kuracağınız bölüm araştırmadan çok eğitime ağırlık verecekse ders yükü biraz daha artabilir. Ama yılda olsa olsa altı-yedi derse çıkar. Kısacası, haftalık ortalama ‘ders yükü’ on dört saati geçmez. Konuyla hiç ilgisi olmayan bir kişiye çok garip gelebilir bu durum. Öyle ya, bir haftada kırk saatlik çalışma süresi var. ‘Sadece’ sekiz saat ders vermek de neyin nesi oluyor?
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.