Türkiye’de çalışanlar da üretenler de bu iktidarı rahatsız ediyor. Bir tarafta şike kokan bir toplu görüşme, öte yanda grevi engelleyen ve yasaları aşarak tehdit eden bir zihniyet öte tarafta, üreticisinin kemiklerini kıran bir yaklaşım.
Kısa süre önce bu ülkede Başbakan’ın ballandıra ballandıra anlattığı teşvik sistemi açıklandı. Türkiye’de üretim ekonomisinin destekleneceği masallarını dinledik. Hatta bugüne kadar destekledikleri gibi komik bir iddiayı da ortaya koymaktan çekinmediler.
Ama temelde teşvik sistemine baktığınızda, özellikle bir başlık öne çıkarıldı: Cari açıkla mücadele kapsamında iç tedarik… Peki daha üzerinden günler geçmeden yaşananlar ne boyutta hemen ortaya koyalım. Bugün size bir ihaleden bahsedeceğim. Sadece işin nasıl cereyan ettiğini açıklayacağım.
Detaylarını önümüzdeki günlerde Ulusal Kanal’da yaptığım Ekopolitik programında gündeme taşıyacağız. Fakat bakın kendi üreticisine darbe vuran bir zihniyet bu ülkede nasıl hayat buluyor?
Olaylar, Türkiye’nin iç girdi ve insan gücü açısından en kuvvetli olabileceği yazılım sektöründe faaliyet gösteren bir firmanın başından geçiyor. Kromozom analiz sistemine yönelik bir ihale açılıyor.
Kuruluşu daha sonra adı değiştirilen Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından desteklenen bir yerli firma da ihaleye katılıyor. Yapılan teklifler sonucunda ihale yerli firmada kalıyor. Ardından TİMSE Başkanı Nazım Aygün’ün çok sık dile getirdiği ve ‘ihaleler salonlarda bitirilsin’ dediği çekinceyi kanıtlarcasına, ihale iptal ediliyor.
Gerekçe yapılacak iş ile ilgisi olmayan bir belgenin sonradan istenmesi. Bu süreç içinde, yani yeniden ihale edilene kadar yerli firma o belgenin de teminini sağlıyor. İhale yapılıyor bu sefer de sadece Alman firmasında olan bir nitelik şartnameye ekleniyor.
Yani örnekleyecek olursak şöyle diyebiliriz: Bir conta ihalesi yapılacak ve standart conta imalatı ile herkes girecek. Fakat son anda contaların yıldız biçimde olacağı istenecek. O da tek bir firmanın ürünlerini adreslendiriyor.
Benzer bir durum burada da yaşanıyor. Kromozom analiz sistemi ile ilgili öyle bir özellik isteniyor ki, sadece ihaleye giren Alman firmasında mevcut. Bu özelliğin de yapılacak işin niteliğiyle uzaktan yakından ilgisi olmadığının altını çizelim.
Neticede yerli firma eleniyor ve iş Alman firmasında kalıyor. Yaşanan haksızlık karşısında yerli üretici konuyu şikayet etmek eğilimine giriyor ki, ihalenin konusunun ve kapsamının Kamu İhale Kurumu’ndan muaf olduğu ortaya çıkıyor.
Yani görülüyor ki iş yerli üretici de kalmasın diye her şey düşünülmüş. Peki şimdi sormak gerekmiyor mu? Siz neden teşvik sistemi açıklıyorsunuz? Neden yerli üreticiyi destekleyeceğiniz masallarıyla ortaya çıkıyorsunuz? Ne olur söyleyin siz kimden yanasınız ve ne yapmaya çalışıyorsunuz?