Temeldeki sorunlara iliÅŸkin gerçekleri görmezden gelerek kısa vadeli bir bakış açısı ile günü kurtarmaya çalışmanın son on yılda küresel düzeyde yarattığı açmaz bugün için kabusa dönüşmüş gibi görünüyor. Sorunlar ağırlaÅŸtıkça çaresizlik güçlendikçe içgüdüler ön plana çıkıyor ve falekete çanak tutan bir akıl tutulması geleceÄŸi karartıyor. Günü kurtarmak ve öfkeli kesimleri sakinleÅŸtirmek adına insanlığın geleceÄŸi üzerindeki ipotek büyüyor. Ä°nsanlık kendi eseri olan sistemin önce kulu sonra kurbanı haline geliyor. Ä°ÅŸin tuhafı b garabeti yaratan yanlışlardan vazgeçilemiyor veya buna izin verilmiyor. Bu büyük yozlaÅŸmanın kahramanları kendilerini kurtaracı gibi göstermek hatasından geri adım atmadığı için, binilen dalı kesen bu kısır döngüden kurtulunamıyor… Tüm ekonomilerde aynı senaryonun vizyondan olduÄŸu dikkat çekiyor.
Sorunlu olarak ön plana çıkan ekonomilerde gerek bireysel gerekse kurumsal düzeyden kırılganlık artıyor; faaliyet gelirleri erirken borçlar hızla büyüyor. Sürdürülebilir olmayan bi durum kamu kesimi ve mali sektörleri de hasta ediyor, komaya sokuyor. Para ve maliye politikalarındaki tercih ne yönde olur ise olsun durumun daha kötüye gitmesi önlenemiyor. Para basarak banka kurtarmak veya zora giren devletlerin tahvilini almak yönündeki yaklaşımlar günü kurtarsa da kötüye gidiÅŸi engelleyemiyor. Orta-uzun vadede herÅŸeyin daha kötüye gideceÄŸinin kesin olduÄŸu biliniyor, fakat günü kurtarmak adına herÅŸeyi olduÄŸundan farklı gstermek adına büyük çaba harcanıyor, çok yönlü istikrarsızlığın ve buna baÄŸlı olarak sosyal müliyetlerin anormal bir hızla artışını engellemek adına hiçbir ÅŸey yapılmıyor. Bugün, 2002 yılında yaÅŸanması gereken küresel kredi krizini ertelemek adına gücünü kurtarmaya çalışmanın bedellerini ödemek zorunda kalıyoruz. O gün neden basiretli olunamadı ise bugün de aynı nedenler geçerliliÄŸini koruyor…
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.