Seçimleri kazasız belasız tamamladık. Seçmen önemli bir çoÄŸunlukla AKP’yi yeniden iktidar yaptı. Buna ÅŸaşıran da olmadı. Olayın aritmetiÄŸi ÅŸaşırtıcı gelebilir. Öyle ya, iktidar partisinin seçmen sayısı ve oy oranı artarken parlementodaki koltuk sayısı azaldı. Bu çarpık bir durum ama bizim seçim düzenlemelerimizi bilenler için bunun da ÅŸaşırtıcı bir yanı olmamalı.
Genel seçimler ekonomi açısından her zaman risktir. Bu seçim açısından da böyleydi. Seçim sonuçları itibariyle farklı riskler taşıyan üç olasılık vardı. Seçeneklerin birisi AKP’yi iktidardan düşürecek ve mecliste yer alan öteki partilerin tek baÅŸlarına veya koalisyon kurarak iktidar olmalarına imkan verecek bir oy ve koltuk dağılımının ortaya çıkmasıydı. Ä°kinci olasılık AKP’nin tek başına serbestçe karar verip hareket edebileceÄŸi, gerekirse anayasayı kendi bildiÄŸi gibi deÄŸiÅŸtirme imkanını bulabileceÄŸi temsil eÅŸiÄŸini, yani 367 milletvekilini aÅŸmasıydı. AKP’nin yine tek başına iktidar olabileceÄŸi ama icraatında bütünüyle kendi başına kalamayacağı sayıda milletvekili çıkartması da üçüncü olasılıktı.
*Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â *Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â *
Ekonomide karar alan aktörler açısından en yüksek riskli olasılığın birincisi olduğu söylenebilir. Çünkü seçim sonucunda iktidarın el değiştirmesi olasılığı beraberinde yoğun belirsizlik getirir. Belirsizlik yeni iktidarın tercihlerinin ve uygulayacağı iktisat politikalarındaki bilinmezlik katsayısından kaynaklanır. Bilinmezlik ve belirsizlik ciddi riskler barındırır. Birinci olasılığın en yüksek riski taşıyan durum olarak algılanmasının nedeni budur. Kısacası, iktisadi aktörler iktidar değiştirme olasılığı taşıyan seçimleri sevmezler.
Aktörlerin bunun tam tersini, seçim sonuçlarına ilişkin ikinci olasılığı, yani mevcut iktidarın daha büyük güçle donatılmış şekilde yeniden iktidar olmasını sevecekleri düşünülebilir. Çıplak mantık böyle söylese de gerçekte durum böyle değildir. Aktörler böyle bir olasılığın iktidarı otoriter ve müdahaleci bir yapıya dönüştürebileceğinden kaygılanırlar. Çünkü, özellikle ekonomide mutlakiyetçi- müdahaleci tavırların bilinmezliği ve belirsizliği beslediğini yaşayan örneklerinden öğrenir, bilirler.
Bu durumda seçim sonucu açısından en fazla tercih edilen olasılığın üçüncüsü olduğu söylenebilir. Tercihleri ve icraatı bilinen, büyük riskler yaratmaktan kaçınmış, ne yapacağı kolayca kestirilebilen, genelde memnuniyet sağlamış olan bir iktidarın, benzer güç imkanlarıyla, seçim sonrasında da iktidarını sürdürecek olması riski en düşük seçenek olarak algılanır.
*Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â *Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â *
Dikkat ederseniz bu seçimde bizde de benzer bir tercihler dizisi çıktı ortaya. En yüksek riski barındıran birinci olasılık, yani AKP’nin baÅŸarısız olması ve iktidarın el deÄŸiÅŸtirmesi durumu, bu seçimde gündeme bile gelmedi. Riski en yüksek olasılık bdaha baÅŸtan dışlandığı için 2011 seçiminin ekonomi açısından riski düşük bir süreç olarak gerçekleÅŸtiÄŸi söylenebilir.
Seçim öncesinde açık ya da örtük biçimde açıklanan görüş ve tercihler aktörlerin ikinci olasığı da istemediklerini gösteriyordu. Yerlilere kıyasla yabancı aktörlerin bu noktada daha açık ve net bir tavır segilemeleri de sanırım bu seçimin ilginç özelliklerinden birisiydi. Genel olarak aktörlerin AKP’nin yeniden iktidar olmasının istedikleri fakat iktidarın çok büyük bir oy oranı ve milletvekili sayısı ile mutlak- otoriter bir yapıya dönüşmesine de razı olmadıkları anlaşılıyordu. Bu koÅŸullu tercihin nedeni ortaya çıkabilecek mutlakiyetçi bir yapının aktörler tarafından yüksek riskli olarak algılanmasıydı.
Sonuçta seçimin iktisadi aktörlerin en çok tercih ettikleri ÅŸekilde sonuçlandığı söylenebilir. Temel tercihleri, politika seçiÅŸleri, icraatı bilinen ve destek alan AKP’nin, herhangi bir ilave güçle donatılmadan, tekrar iktidar yapılması riski en düşük seçenekti. Aktörler bunun ekonomi açısından en iyi seçenek olduÄŸunu düşünüyordu. Seçimin sonucu da böyle oldu. Hayırlısı olsun.
Taner BERKSOY