Seçimler öncesinde kim kazanırsa kazansın, 61. Hükümet’in ve onun uygulayacağı politikalardan dolayı bizlerin işinin hiç de kolay olmayacağını belirtmiştim. Bu savımda halen ısrarcıyım. Fakat sadece endişelerim, mevcut çarpık ekonomik zihniyetin görev başında kalmasından dolayı biraz daha arttı.
Bir babanın iki evladını düşünün. Bir tanesi çalışmaktan ve geçimini bu yolla sağlamaktan yana tavır koysun. Diğeri ise babanın yıllar içindeki birikimlerini yiyerek hayatını idame ettirsin. Üstelik bununla da yetinmeyip, babasına ait kredi kartlarını son limitine kadar kullanacak eğilimde olsun.
Ne yazık ki, Türkiye’deki ekonomi, 58. Hükümeti istisna tutarsanız, son iki dönemdir ikinci evladın zihniyetinde yönetiliyor. Ve seçimler gösterdi ki, iki kişiden birinin oyunu alarak aynı çarpık yaklaşım yine başımızda olacak.
Nitekim kulislere yansıyan Orta Vadeli Program’ın ilk ipuçlarının ana maddelerinden biri olarak gösterilen özelleştirmelerin son hız devam etmesi düşüncesi, bizi hızla Yunanistan’ın yanına itecek.
Sırtını sıcak paraya dayamış, medyadaki kalemşörleriyle cari açığın aslında problem olmadığını lanse eden, ama için için de korkunun dağları sardığı bir yönetim anlayışı içerisinde, bizleri bekleyen talihsiz sonumuzdan kaçamayız.
Öncelikle seçim döneminde göstermediğiniz samimiyeti ortaya koyun ve Türkiye ekonomisinin son derece başarısız yönetildiğini ve sorunlarının ciddi boyutta olduğunu halka anlatın. Gerçeklerle yüzleşelim ki, kalıcı çözümler konuşulmaya başlansın.
Evine çorba götüremeyecek adamı, takım tutar gibi sahiplendiği partisinin oyu bir süre sonra tatmin etmeyecek ve silah geri tepecektir. Fakat bu gemide kimsenin tek başına batma olasılığı yok. Hep birlikte boğulacağız. O nedenle aklımızı başımıza alıp, durumu içinde bulunduğu berbat halden çıkarmanın yöntemlerini konuşmaya başlamamız gerekiyor.
Yeni dönemde ekonomi direkt Başbakan’a bağlanacak. O zaman benim kendisine bazı tavsiyelerim var. Öncelikle danışmanlarınız, medyanız, milletvekili ve bakanlarınız içinde emme basma tulumba gibi ne söylerseniz onaylayan takımdan kurtulun.
Öylesine kritik bir süreçten geçiyoruz ki, her fikrin değerli olduğu, tartışılması gereğinin esas alınması ihtiyacın her zamankinden daha çok belirdiği bir konjonktüre ilerliyoruz. Sayın Başbakan! Size yağcılık yapmak için yarışanlar ne diyor, nasıl anlatıyor bilmiyorum. Ama gerçek şu: Batıyoruz.
Ve bu batıştan daha çok borçlanıp, ithalat yapıp, özelleştirme ile elde avuçtakini yok pahasına dağıtıp çıkma olasılığımız yok. Türkiye ekonomisinin makas değiştirmesi gerekiyor. Kumar ekonomisinden, katma değer üreten bir ekonomiye dönüşmemiz şart.
Burada kısa ve uzun vadede atılacak adımlar var. Uzun vadede yapılması gerekenleri eksik yönleri olmakla birlikte 60. Hükümet’in Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün ve KOSGEB Başkanı Mustafa Kaplan söylüyordu. Ama tek başına hiçbirinin anlamı yok. Net bir makas dönüşümü olmadan dağıtılan teşvikler ancak altı yırtık çuvaldan etrafa saçılacak, orada bekleyen yabancı yatırımcı tarafından kapışılacaktır.
Yazılım gibi hazır işgücü olan ve kısa vadede ülkeye katma değer yaratacak sektörleri devreye sokmak gerekiyor. Ne olursa olsun istihdamdaki yapısıyla tekstili desteklemek, esnafı korumak, vergi ve prim oranlarını aşağıya çekip, herkesi kayıt altına almak şart.
Şimdi samimiyetinizi ortaya koyun. Balkonda konuşup, insanlara başka, dünyaya başka bir tablo sunmayın. En önemlisi kendinizle birlikte Türkiye’yi de kandırmayın. Sizden bir kez olsun cesur olmanızı bekliyorum. Çıkın ve Türkiye’ye durumu anlatın. Ama eylem planını ve yapılması gerekenleri de sıralayarak. Bunu 2008 krizinde yapmanız gerekiyordu, ama yapmadınız. Bari şimdi yapın.
Çünkü bizi zor günler bekliyor ve Yunanistan olmamıza ramak kaldı. ‘BaÅŸarılı ekonomi’ söylemleriyle ancak seçmeni ikna edersiniz. Yanlış yapıyorsanız, ekonomi mutlaka intikamını alır ve bedelini ödetir. Hadi ÅŸimdi sıra sizde… Gerçekten 74 milyonun BaÅŸbakan’ı olduÄŸunuzu kanıtlayın. YaÄŸcıları elinizin tersiyle itip ‘kral çıplak’ deyin. Göreceksiniz bu ülkenin kaynakları bu darboÄŸazdan çıkmaya yetecek. Kısaca ÅŸimdi samimiyet testi zamanı… Bir kez, sadece bir kez cesur olmanızı bekliyorum.