Bırakın Fransa’yı, Yunanistan elden gidiyor

Haftasonu Fransa, Yunanistan ve İtalya’da seçimler vardı. Fransa da sosyalist aday Hollande seçimleri az farkla kazandı ve Fransa’nın yeni Cumhurbaşkanı oldu. Yunanistan’da ise seçimin kazananı yok. Ülkenin iki büyük partisinin oylarında ciddi bir düşüş var ve sonuçlar bu ikilinin koalisyon kurmaya yetecek milletvekili çıkaramadığını gösteriyor. Başta meclise girmeyi başaran aşırı sağcı ve AB’nin yardım için şart koştuğu taahhütleri imzalamayan  ‘Altın Şafak-Golden Dawn’ olmak üzere marjinal olarak adlandırılabilecek grupların yükselişini izliyoruz. Seçimlerin hemen ardından hükümetin kurulamayacağı ve Yunanistan’ın çok kısa bir süre içinde yeniden seçime gideceği konuşuluyor. Bu kadar kısa sürede seçmenin fikrinde iktidarı oluşturacak bir değişim olur mu o da merak konusu. Zaten kıt olan kaynakların tekrar eden seçimlere harcanması, sorunlara acil çözüm üretecek bir siyasi iradenin olmaması nedeniyle Yunanistan’ın Fransa’dan daha büyük bir sorun oluşturduğunu düşünüyoruz.

Fransa’da ise yaklaşık 20 yıl aradan sonra sosyalist bir aday Cumhurbaşkanı oldu. Seçimlerin aşağı yukarı bu şekilde sonuçlanacağı geçtiğimiz hafta yayınlanan tahminlerde de görülmüştü. Geçtiğimiz haftanın son günlerinde bu öngörü fiyatlara yansımaya başlamıştı. Hollande’nin seçimleri kazanmasının piyasalarda rahatsızlık yaratacağını daha önceki yorumlarımızda dile getirmiştik. Hollande seçimlerin ardından yaptığı ilk açıklama da “devrin kemer sıkma değil teşvik zamanı” olduğuna dair bir yorumda bulundu. Bu açıklama Merkel ve eski ortağı Sarkozy’nin uyguladığı politikalarla taban tabana ters. Yılbaşından beri piyasalar AB’de mali istikrar anlaşmasının yapılmış olmasını ve ülkelerin bu politikalara uyarak borç stokunu azaltacaklarını fiyatlıyordu. Tabi bunun yanında Avrupa Merkez Bankası’nın gerçekleştirdiği uzun vadeli likidite ihaleleriyle piyasaya taze kan vermesi de bu coşkuyu desteklemişti. Bu politikaların kurucusu Merkel, en büyük destekçisi de Sarkozy idi. Şöyle bir geriye baktığnızda Sarkozy’nin de uzun süre Merkel’e direndiğini hatırlayacaksınız. Sonunda Sarkozy çözümün Almanya’sız olmayacağını ve Merkel’in taleplerinden geri adım atmayacağını anlamış ve Merkel’in sıkı maliye politikalarını kabullenmekle kalmamış, bu politikaların en büyük savunucularından biri olmuştu. Böylece AB’nin iki büyük ortağının savunduğu politikalar diğer ülkeler tarafından da benimsenmek zorunda kalmıştı. Uygulanan bu politikalar bu ikili ile o kadar ilişkilendirilmişti ki, yapılan birçok açıklama MERKOZY (Merkel-Sarkozy) şeklinde, tek ağızdan çıkmış ifadeler olarak yayınlanmıştı. Haftasonu itibariyle bu ikilinin yolları ayrılmış oldu. Böylece AB’nin krizle mücadele politikaları ve uygulama esasları daha yolun başında belirsizliğe girmiş oldu.

Piyasaların Hollande’nin seçimi kazanmasına ve Yunanistan’da sonuçlara bu kadar sert reaksiyon vermesinin temel sebebi de yeni bir belirsizlik sürecinin başlamış olması. Eski politikalar devam ettirilebilecek mi, yoksa yeni bir değişim başka bir ifadeyle belirsizlik sürecine mi girilecek? Piyasalar bugün ikinci kısmı yani belirsizliği fiyatlarken, liderlerden özellikle de Hollande’den gelecek açıklamalar ilerleyen günlerdeki seyri de şekillendirecek. Hollande bir süre daha popülist açıklamalarını devam ettirebilir, fakat orta ve uzun vadede gerçeklerle yüzleşince seçim sürecindeki söylemlerinde ciddi yumuşamalar olduğunu göreceğimizi tahmin ediyoruz. Buna karşın ilk günlerde gelecek açıklamalar tedirginliği artırabilir. Zaman zaman Merkel’le olacak atışmalar piyasalarda sert satışlar getirebilir.

Aslına bakılırsa Hollande’nin uygulamak istediği politikalar piyasalar açısından daha çabuk kabul görebilecek nitelikte. Hollande’nin istediği ek teşvikler ve büyüme söylemleri FED’in izlediği politikalara benziyor ve bu politikalar da piyasaların toparlanmasındaki en büyük etken. Fakat ABD’de bağımsız ve seri kararlar verebilen bir merkez bankası var. Uygulanan mali politikalar, para politikasıyla da hızlı bir şekilde desteklenebiliyor. AB tarafında ise bu yapı çok kompleks ve tek elden yürümüyor. Bu nedenle Hollande seçim öncesindeki söylemlerini realiteye geçirmeden önce aşağıdaki sorulara cevap bulmak zorunda. Bu sorulara makul cevaplar üretemeyecek olursa, seçim öncesi söylemler sözde kalır ve AB daha önce “MERKOZY” olarak kurulan ortaklık “MERLANDE”(MERkel-holLANDE) şeklinde devam eder.

1-      Hollande’nin teşvikleri Avrupa Merkez Bankası’nın ve diğer üyelerin desteği olmadan tek başına ne kadar etkili olabilir?

2-      Hollande bu teşvikleri uygulamaya kalkarsa, AB içinde rekabet avantajını tamamen kaybedecek ve borçluluk oranları çok yüksek seyreden ve mutlaka tasarruf etmesi gereken ülkelerin politikası nasıl şekillenecek?

3-      Krizle mücadelede en büyük maliyetleri üstlenen Almanya bu şartlar altında daha fazla maliyet üstlenmeyeceğini ifade ederse birliğin ve ortak para birimi Euro’nun akıbeti ne olur?

Hollande bu sorulara cevap bulmadan, dile getirdiği politikaları uygulamaya geçemez. Eğer ki bu sorulara verilecek cevaplarla ilgilenmeden doğrudan bu politikaları uygulamaya kalkarsa da Avrupa Birliği ve Euro çok büyük darbe yer. Bu nedenle bu hafta seçimin hemen ardından yapılan dumanı üstünde popülist yorumlara değil, Holande’nin önümüzdeki haftalarda ve hatta aylarda yapacağı yorumlara odaklanılmalı. Hollande, Merkel’e rağmen kendi bildiğini okuyacak olursa AB’yi ve piyasaları çok büyük bir belirsizlik bekliyor demektir. Bu durumda uzun vadeli bir karmaşanın içine girebiliriz. Biz Fransa gibi köklü kurumları ve geleneği olan bir devletin politikalarında bugünden yarına marjinal değişimler olma ihtimalini oldukça düşük görüyoruz. Bu nedenle de Hollande’nin de yavaş yavaş düzene alışacağı kanaatindeyiz. Fakat Yunanistan konusunda bu kadar iyimser değiliz. Bu nedenle Hollande’den daha fazla Yunanistan’ın takip edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Son olarak bir olasılığa da değinmek gerekiyor. Kim bilir belki Hollande, Merkel’i ikna eder ve tüm Avrupa, teşviklerin havada uçtuğu, Avrupa Merkez Bankası’nın da buna destek olduğu bir sürece girer. Ardından da ABD, Çin ve Japonya’dan yeni genişlemeler gelir. Ne kadar düşük bir ihtimal gibi duruyor ama yine de olmaz olmaz demeyin. Büyük krizler büyük değişimleri de beraberinde getirir…

Üzeyir DOĞAN / Araştırma Müdürü
MARBAŞ Menkul Değerler
[email protected]
Telefon: (0212) 286 30 00

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir