BDDK işin içine girmezse ne olur? Merkez Bankası tek ara hedef (enflasyon) ile yetinmek zorunda kalır.
Seçim sonrasındaki olası para politikasına ilişkin dünkü yazım çok uzadı; asıl yazacağımı –para politikasını- tam açamadım. Şöyle demiştim: “… Maliye politikası sıkılaştırılacaktı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) da devreye girerek bankaların kredi artış hızını frenleme yolunda önlemler alacaktı. Bu iki önemli destekle, 2010’un ikinci yarısından itibaren uygulanagelen para politikası daha alışılageldik bir para politikasına bırakacaktı yerini. Aklın yolu biridir; bunların yapılacağını düşünüyorum.”
Kredi genişlemesi aşağı çekilebilir
‘Alışılageldik para politikası’ kavramını açmam gerekiyor. 2010’un ikinci yarısından bu yana, para politikası iki temel hedef doğrultusunda üç ara hedefe ulaşmaya çalışıyor: Enflasyonu hedefe yaklaştırmak, kredi arzındaki hızlı artışı bir miktar yavaşlatmak ve kısa vadeli sermaye girişlerine karşı önlem almak. Bu üçüncü ara hedef, içinde bulunduğumuz koşullarda önemli sakıncalar taşıyor. Alışılageldik politika ilk iki ara hedeften oluşuyor, üçüncüyü dışlıyor.
Döviz girişlerini caydırmak üzere vergi önlemleri kategorik olarak reddedildiğine göre kısa vadeli sermaye girişlerine karşı etkili olabilecek en önemli ekonomi politikası aracı olarak maliye politikasını sıkılaştırmak kalıyor. Bunu yaparak kamu tasarrufunu arttırmak yoluyla Türkiye’nin dışarıdan borçlanma gereksinimini azaltmak istiyorsunuz. İkincisi, iç talebi de bir miktar frenliyorsunuz. BDDK’nın da devreye girmesiyle (mesela Merkez Bankası’ndan alınan haftalık borçların bilançoya oranının falanca yüzdeyi aşmasını engelleyici ya da benzeri bir düzenlemeyle) kredi genişlemesi bir miktar aşağı çekilebilir. Bu da iç talebin artış hızını yavaşlatır; Türkiye’nin dışarıdan borç alma ihtiyacı azalır.
Bu önlemlerin alınması halinde MB rahatlayacak. Güdümlü füzeyle hücum edilmesi gereken hedeflere karşı, elinde güdümlü füze olmadığı için geri tepmesi riski olan piyade tüfeği kullanmasına gerek kalmayacak. Alışılageldik para politikasına dönebilecek. Türkçesi; enflasyon ile kredi genişlemesi ara hedeflerine kilitlenecek.
MB’nin böyle yapması, şu sırada illaki faizleri yükseltmesinin gerektiği anlamına gelmiyor. Bundan böyle, faiz silahını, sadece enflasyona yönelik kullanması anlamına geliyor. Oysa üçüncü bir ara hedef olarak kısa vadeli sermaye girişlerini de engelleme çabası enflasyon ara hedefi ile çelişebiliyor; faiz silahını silah olmaktan çıkarıyor. Enflasyon yolunda gittiği zaman ortada bir çelişki yok. Faizi düşürebilir, iki ara hedefe de uygun bir iş yapmış olursunuz. Ama enflasyon yükseliyorken çelişki ortaya çıkıyor: Sadece enflasyon hedefi ile uğraşsaydınız faiz haddini arttırmanız gerekirdi. Oysa faiz haddindeki artış ile bu küresel koşullarda Türkiye’ye daha fazla kısa vadeli sermaye çekilmesi ihtimali yükseliyor.
Bu durumda ne yapacak MB? Alışılageldik para politikasından kastettiğim bu çelişkiyi ortadan kaldırmak. Bir: Faiz silahını sadece enflasyon için kullanmalı. İki: Yukarıda belirtilene benzer şekilde BDDK da devreye gireceği için MB, kredi genişlemesine karşı 2010’un ikinci yarısından bu yana yaptığı gibi zorunlu karşılık oranları silahını kullanabilir. Yani, üç ara hedef yerine iki ara hedefle yoluna devam etmeli.
BDDK işin içine girmezse ne olur? MB tek ara hedef (enflasyon) ile yetinmek zorunda kalır. Zira (bu köşede çok tartışıldığı gibi) BDDK’nın işin içinde olmadığı bir çerçevede MB’nin zorunlu karşılık silahının çalışması için, zorunlu karşılık oranlarının önemli ölçüde yükseltilmesi gerekiyor. Bunun üç sakıncası var: Birincisi, bankalar açısından gereksiz bir maliyet oluşturuyor; bilançoları bozuyor. İkincisi, bankaları MB’den haftalık borçlanmaya teşvik ediyor; bu da bilançoları olumsuz etkiliyor. Üçüncüsü, MB, bankaların kendinden haftalık vadede borçlanarak zorunlu karşılıklardaki artışı telafi etmelerini engellemek için bankaların algıladıkları riski artırmak istiyor. Bu çerçevede kısa vadeli fon piyasasında belirlenen faizin kendi açıkladığı faizden sapmasına izin veriyor. Bir anlamda faiz silahını çakaralmaz bir silah konumuna düşürüyor.
Fatih ÖZATAY