Son aylarda borçlanmada başı belaya girmiş ülkelerden aynı ses yükseliyor: “İstikrara yönelik uygulanacak ekonomik program aynı zamanda büyümeyi de hedeflemeli.” Kulağa hoş gelen, ama nasıl olacağı çok açık olmayan bir dilek.
Borç batağındaki ülkelerin kurtuluşunun göreli borçluluklarının azaltılarak büyümekten geçtiğini herkes kabul ediyor. Konunun üzerinde uzlaşılamayan tarafı, bir yandan göreli borçluluğu azaltmaya yönelik sıkı maliye politikası uygularken ekonomik büyümenin nasıl ateşlenebileceği.
Teorik olarak bu iki hedefe de aynı zamanda ulaşılabilir. Örneğin, Türkiye 2001 yılından sonra bunu başardı. Başarmasının ardında, kamu sektörü talebi düşerken, özel kesim talebinin artması vardı. Türkiye’de 2001 yılı sonrası özel kesim talebinin artmasının nedeni, uygulamadaki ekonomik programa ekonomik birimlerin (uluslararası finans kesimi dahil) inanmasıydı. Politikalara güven tesis edilmişti.
TEK YOL PARA BASMAK MI?
Avrupa’da şimdilik böyle bir durum yok. Uygulamadaki programa kimse inanmıyor. Siyasetçilere güven yok. Birçok ülkede yapılan seçimler iktidarları değiştiriyor. Değişen iktidarlar ekonomik birimlere güven verme konusunda eskilerinden daha iyi değil. İşgücü piyasası birçok Avrupa ülkesinde çok katı. İşgücü piyasasının katılığını giderme yönünde gerekli yapısal reformları uygulamaya koymak siyasi açıdan tercih edilen bir konu değil.
Böyle bir ortamda, borçlanmakta zorlanan Avrupa ekonomileri için “ekonomik büyümeyi göz ardı etmemek“ şu anlama geliyor:
1. Borçluluğu azaltmaya yönelik sıkı maliye politikası çok sıkı olmamalı.
2. Para politikası gevşetilmeli.
Seçeneklerden birincisi, borçlanmakta zorlandıkları halde, bu ülkelerin daha fazla borçlanma ihtiyacı içinde olmaları anlamına geliyor. Piyasa finanse etmiyorsa, bu ülkelerin daha fazla borçlanmalarını para otoritesi finanse etmeli sonucuna geliniyor. İkinci seçenek de birincisiyle aynı. Daha gevşek para politikası, borçlanmakta zorlanan ülkelerin bono ve tahvillerinin para otoritesi tarafından satın alınması anlamını taşıyor.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.