Merkez Bankası (TCMB) 2010’un sonlarından bu yana yeni bir para politikası uyguluyor. Bu yeni uygulama, temelde, küresel krizden alınan dersle sadece fiyat istikrarına odaklanmanın yeterli olmadığı, makro finansal istikrarı da saÄŸlamaya çalışmak gerektiÄŸi saptamasından çıkıyor. Makro finansal istikrar, “hem finansal kurumların hem de finansal kurumların aracılık hizmetlerinden yararlananların risk alma iÅŸtahlarının ekonomik faaliyet düzeyindeki dalgalanmalarla paralel hareket etme eÄŸilimlerinin ve dolayısıyla söz konusu dalgalanmaların ÅŸiddetinin azaltıldığı bir ortam” olarak tanımlanabilir. Bu çerçevede, “ekonomilerin hızla büyüdükleri dönemlerde, ekonomik birimlerin aşırı risk alma iÅŸtahlarını törpüleyecek, ekonomilerin yavaÅŸ büyüdükleri ya da küçüldükleri dönemlerde ise ekonomik birimlerin risk alma iÅŸtahsızlığını azaltacak politikalar, makro-sakıngan (makro-ihtiyatlı) finansal politikalar” olarak adlandırılabilir.
Türkiye özelinde ise, 2010 yılında belirginleÅŸen ve 2011’in ikinci yarısına kadar süren temel finansal istikrarsızlık kaynağı, bankaların açtıkları kredi miktarının çok hızlı artması ve Türkiye’ye yoÄŸun miktarda kısa vadeli döviz cinsinden sermaye girmesiydi. Çok hızlı kredi artışı, çoÄŸu araÅŸtırmaya göre, finansal krizlerin en önemli nedenleri arasında. Öte yandan kısa vadeli yoÄŸun sermaye giriÅŸinin asıl nedeni yurtdışında çok düşük düzeyde olan faiz hadleri ve önce ABD Merkez Bankası’nın sonra da Avrupa Merkez Bankası’nın bol miktarda bastıkları para. Hem kısa vadeli döviz sermayenin uluslararası risk alma iÅŸtahına çok duyarlı olması ve aniden geldiÄŸi gibi geri dönebilmesi hem de ortaya çıkan bol paranın eninde sonunda çekilecek olması, TCMB’yi tedirgin ediyordu.
Bu çerçevede, TCMB kredi arzındaki artış hızını azaltmayı ve yoÄŸun kısa vadeli sermaye giriÅŸini (ve lirada yarattığı deÄŸerlenmeyi) engellemeyi amaçlayan yeni bir para politikası uygulamasına geçti. Buraya kadar bir sorun yok. Sorun olmadığı gibi, sonuçta deÄŸiÅŸen koÅŸullara göre bir para politikası arayışı olduÄŸu için de ‘cesur’ bir merkez bankası var. Ancak uygulamada bazı önemli sorunlar yaÅŸandı. Bu nedenle, bu sütunlarda zaman zaman TCMB’nin yeni para politikasını belirgin biçimde eleÅŸtirdim. EleÅŸtirilerimin temel nedenlerini bir kez daha belirtmek istiyorum. Belki bir iÅŸe yarar.
Birincisi: Geçen hafta ayrıntılı biçimde ele aldım: 29 Kasım 2011’den bu yana, TCMB, bankalara borç verdiÄŸi paranın faizini günlük olarak belirliyor. TCMB’nin ‘ortalama fonlama maliyeti’ dediÄŸi bu faiz, o tarihten bu yana en düşük yüzde 7 düzeyinde oldu. Ocak başında ise yüzde 11.9’u görmüştü. Son haftalarda yine yüksek düzeylerde seyrediyor. TCMB’nin gerçek politika faizi bu. Ä°ki nedenle: Birincisi, bankalara sattığı paranın bankalara maliyeti bu. Ä°kincisi, kendi raporlarında ve duyurularında para politikasını nasıl deÄŸiÅŸtirdiÄŸini anlatırken bu fonlama maliyetindeki deÄŸiÅŸiklikleri örnek gösteriyor. Oysa TCMB hala yüzde 5.75 düzeyinde olan haftalık repo faizine ‘politika faizim’ diyor.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.