Müjdeler olsun! Başbakan ilk defa bir konuda yanlış yaptığını kabul etti. Darısı diğer icraatlarının başına diyelim. Fakat iş yanlışı kabul etmekle bitmiyor. Çünkü bunun faturası çok kabarık.
Konu, seçimlerin kaç yılda bir yapılacağının belirlenmesi. 2007 senesine dönüyoruz ve bu konuda yapılan girişimleri ve ateşli savunmayı hatırlıyoruz. O süreçte ortalığı birbirine kattılar. Seçimler dört yılda bir yapılmalıydı. Cumhurbaşkanı’nı halk seçmeliydi. Meseleyi mecliste bitiremediler, döndüler sokağa.
Apar topar referandum yapıldı. Meydanlarda bunun ne kadar önemli bir konu olduğu anlatıldı. Şimdi Başbakan çıkmış ‘pişmanım, pardon’ diyor. Pardon mu? Bir yasa teklifini meclis genel kuruluna getirirsiniz, çıkar ya da çıkmaz. Çıktıysa ve hatalı olduğu anlaşılırsa yeni bir kanuni düzenleme yapılır.
Oysa bu meseleyi kan davası haline dönüştürüp, meydan meydan anlatmadınız mı? Yetinmediniz, konuyu referanduma taşımadınız mı? Hatırlayacaksınız bu konuda Cumhurbaşkanı’nı tekrar meclis seçmeli açıklamalarıyla ilk U dönüşünü yapmışlardı.
Şimdi de Başbakan çıkmış, hata ettiklerinden bahsediyor. Sizin bu inadınızın bedeli Türkiye’ye siyasi partilerin harcamaları hariç 103 milyon TL’ye mal oldu. Yani eski parayla 103 trilyon TL. Bu rakam Yüksek Seçim Kurulu’na ait…
Toplamda harcamalarla rakamın 200 milyon TL”yi bulduğu söyleniyor. Sonuçta yüzde 69 ‘evet’ çıkan bir sonuçtan bahsediyoruz. Pardon mu? Dalga mı geçiyorsunuz? Meseleyi referanduma taşıdığınızı, mangalda kül bırakmadan sağa sola çattığınızı unutmamız mı gerekiyor?
Hadi işin parasal kısmını sineye çektik diyelim. Asıl önemlisi Başbakan bunu açıklarken bir ifade daha kullandı. “5’ten 4’e indirirken bir oyuna geldik. Çok pişmanım. Keşke 5 yıl olarak kalsaydı.”
Oyuna mı geldik? O zaman sormazlar mı, tek başına arkasında meclis ve halk çoğunluğu olduğunu söyleyen, rakamsal bazda güçlü bir iktidarı kim oyuna getirebilir? Bunun yanıtını bulabilmek, ‘o dönemde kiminle işbirliği yaptınız’ sualin yanıtında gizli olmaz mı?
Acaba bu tartışmalara son dönemde ters düşen Erdoğan-Gül çekişmesinin penceresinden mi bakmak gerekiyor? Zira referandumun asıl konusu Cumhurbaşkanlığı’na Abdullah Gül’ün seçilmesiydi. Peki oyuna getiren kim? Bunu da iktidar – cemaat kavgasından mı okumamız gerekiyor?
Hadi hepsi bir yana, diyelim ki hiçbiri doğru değil. Böyle olmadığını söylüyorlar ya. O vakit sual şu: Başbakan’ın oyuna gelerek yaptığı sonra da pişman olduğu referandum için yapılan 200 trilyonluk harcama ne olacak? İkinci soru ise daha can alıcı. Durup dururken yapılan bu açıklamada gerçek hesap ne? Sayın Başbakan gerçekten aklındakini söylesin de onu konuşalım.