Dikkat ediyorum, bu aralarda vergi oranlarını düşürme ya da vergi istisna ve muaflıklarını genişletme talepleri artıyor.
Pırlanta üzerindeki ÖTV’nin kaldırılması, BoÄŸaz’a yapılacak yeni köprü için vergi muafiyetleri getirilmesi, akaryakıttan alınan vergilerin indirilmesi gibi örnekler giderek çoÄŸalmaya baÅŸladı. Amacın maliyeti düşürmek, iÅŸlem hacmini artırmak ve projelere devletin dolaylı yoldan teÅŸvik vermesini saÄŸlamak olduÄŸu kesin.
Ancak unutmamalı ki Türkiye’nin son 10 yılda gösterdiÄŸi ekonomik performansın altında yatan en önemli etken kamu maliyesine çekidüzen verilmesidir.
Bütçe açıklarının azaltılması, faiz dışı fazlanın artırılması ve kamu borcunun milli gelire oranının yüzde 40’lar civarında bir düzeye oturtulması geçmiÅŸteki kırılganlık noktalarını önemli oranda yok etmiÅŸ ve ekonominin daha saÄŸlıklı bir dengeye oturmasına katkı yapmıştır.
Enflasyonun tek hanelere düşürülmesinde ve 2008-2009 küresel krizlerinin fazla hasar görmeden atlatılmasında kamu maliyesinin duruşunun payı çok yüksektir.
Ne var ki bütçe dengesi hâlâ dolaylı vergilere, büyüme oranının yüksekliğine ve af ya da benzeri kararlardan elde edilecek geçici gelirlere bağlıdır. Bütçe harcamalarındaki esnekliğin fazla olmaması, kamu maliyesinin yükünü vergi gelirlerinde oluşacak performansın üzerine yıkmıştır.
Ocak ve şubat ayı bütçe verileri 2012 yılının sıkıntılı geçeceğine işaret etmektedir. Büyümedeki yavaşlamaya paralel olarak bütçe gelirlerinde artış hızında düşme eğiliminin ortaya çıktığı ve reel olarak gelirlerdeki artışın negatife döndüğü anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla vergilerin düşürülmesi konusunda hükümetin hassas olması gereğini bir kez daha vurgulamak isterim.
Vergilerin azaltılmasını, hatta sıfırlanmasını herkes ister. Ancak Türkiye, petrol ihraç eden, kamu giderlerini bu kaynaktan karşılayan ve dolayısıyla da vergi alma gereksinimi duymayan Arap ülkeleri gibi düşünülemez.
Kur savaÅŸları II…
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.