Mahallenin muzur çocukları vardır. Gelirler diğer çocukların kulağına küfrederler, kimse duymaz. Küfrü yiyen çıldırır, çocuğu kovalamaya başlar ve yakalayınca da bir güzel pataklar. Sonra küfürbaz gider eve şikâyet eder, akşam anası babası kapıya gelir. İşte bu tartışmadan mutlaka küfrü yiyen zararlı çıkar.
Aslında Türkiye’deki iktidar- muhalefet, iktidar-basın, iktidar-vatandaş ilişkisi de böyle seyrediyor. Geliyorlar kulağına küfrediyorlar, sonra karşısındaki yanıt verince, yarattıkları medyaya çıkıp ‘ne kadar ayıp, hiç yakıştıramadım’ gibi vakur konuşmalara girişiyorlar.
Bazen zincirleme olarak bu işi o denli hızlı yapıyorlar ki, takip etmekte zorlanıyorsunuz. Bir diğer tavırları da sürekli iktidar değilmiş gibi, ülkenin sorunlarından yakınmaları… Daha da sıkışırlarsa bir suçlu yaratıyorlar. Elbette medya bağırıyor: Yaşa, var ol, nur ol…
Halka dönüyorsunuz, derdinizi anlatmaya çalışıyorsunuz, ama öyle bir kara propaganda yapılıyor ki, suçlu çıkmaktan kurtulamıyorsunuz. Son olarak bu iş tüketici borçlarında yaşanmaya başladı.
Yıllarca bu ülkede, tüketim çılgınlığının çok tehlikeli olduğunu, insanların geliri üzerinde harcama yaptığını, bunda da reklamlarla tetiklenen talebin, kredi kartı ve taksitlerle körüklendiğini ve bir önlem alınması gerektiğini yazıp, çizip, anlatanlardan biriyim.
Peki biz bunları söylerken ne oldu? Aynı iktidarın kurmayları ki buna bizzat Başbakan Erdoğan da dahildir, bunları söyleyenleri ‘felaket tellalı’ olarak nitelendirdi. Hatta Babacan, bunun büyümenin motoru olduğunu, Şimşek ise tüketimin zenginliğin ve sağlıklı ekonominin göstergesi olduğunu söyledi.
Döndük, vatandaşa ‘ama yanlış’ diyecek olduk. Neredeyse vatan haini muamelesi görmediğimiz kaldı. Sağlıktan alışverişe her noktada bu tüketim çılgınlığı bizzat iktidar tarafından körüklendi. Ama suçlu uyaran, bizler olduk.
Şimdi son rakamlara göre gelinen nokta vahim aşamaya ulaştı. Tüketicilerin bankalara borcu 219 milyar TL’ye yaklaştı. Kamunun ve özel sektörün borçları ise daha vahim noktada. Bir ekonomik program ‘borcun sürdürülebilirliği’ ilkesine dayandırılıyorsa, varın gerisini siz düşünün.
Şimdi çıkmış Başbakan Erdoğan şikâyet ediyor. Rekabet Kurumu’nun kuruluşunun15. Yıldönümünde konuşan Başbakan, bu tüketim çılgınlığının böyle devam edemeyeceğini söyledi. İnanmayacaksınız ama sarf ettiği sözler aynen şöyle:
“4 bin – 5 bin hacimli motorlarla, 2 – 3 araba sahibi olanlar, her gün yoksulların, evsizlerin, açların arasından geçip işlerine ve alışveriş merkezlerine gidiyor. Bu sürdürülebilir değildir. Dünya, böyle bir hırsı, böyle sınırsız tüketim çılgınlığını uzun süre devam ettiremez.”
Hadi gelin buradan yakın. İki gün öncesine kadar bunun övünen iktidarın başı, şimdi çıkmış uyarı yapıyor. E o zaman bu işte bir hata yok mu? Ya Başbakan çıkıp ‘felaket tellallarından’ özür dilesin ya da hep beraber Başbakan’a bağıralım: “Gruba hoş geldin.”