İlk kez 1965 seçimlerinde oy kullandım. Şimdi hesapladım. Pazar günü genel seçim için on ikinci defa sandığa gideceğim. Yerel seçimleri ve referandumlara ekleyince sayı yirmiyi geçiyor.
1965 sosyalistlerin de ilk seçimi idi. Yasaklar kalkmış, TİP’in başına Aybar geçmişti. Çetin Altan, Sadun Aren, Behice Boran vs. solun mümtaz isimleri adaydı. Artık çalışanların ve ezilenlerin kendi öz partileri vardı. Seçime çok umutlu girdik.
Birinci Levent ilkokulunda kendi sandığımın açılışını izledim. TİP yüzde 20’ye yaklaşıyordu. Coşkumu TİP gözlemcisi fark etti. “Burası seçkin mahallesi, varoşlar böyle olmaz” diye uyardı. Doğru Gültepe’ye koştum. TİP ya sıfır çekiyor ya da bir-iki oy çıkıyor.
Nitekim TİP’in oy oranı yüzde 3’te kaldı. Unutmadığım bir derstir. Seçim akşamı mutlaka sandığımda oy sayımını gözlerim. Bir önceki seçimle karşılaştırırım. Sonra diğer mahalleleri dolaşırım. İşin nereye gittiği hemen görülür.
Kısa özgeçmiş
1969’da tekrar TİP’e oy verdim. Araya 12 Mart darbesi girdi. Ecevit’in darbe karşıtı tavrından etkilendim. 1973 ve 1977’de kerhen de olsa CHP’yi destekledim. Beni sonradan mutsuz kılan tek siyasi tercihim budur.
1982’de anayasaya “hayır” ve 1983’te “boş” oy kullanan radikal azınlık içinde yer aldım. 1987’de İnönü SHP’sine açık destek verdim. Beşiktaş İlçesi’ne üye kaydımı yaptırdım. Ama yürümedi. 1991’de gene küçük sol partilere döndüm.
1995’te Yeni Demokrasi Hareketi İstanbul 1.inci bölge adayı oldum. Yüzde 0,5’te kaldık. 1999 ve 2002’de gene marjinal partilere yöneldim. 2007 kolaydı; gönül rahatlığı ile oyumu Baskın Oran’a attım. Seçtiremedik. 12 Eylül referandumuna ise “evet” dedim.
Bunları neden anlatıyorum? Oy vermeyi önemserim. Ama “yararlı oy” diye bir derdim hiç yoktur. Oyumu bir tavrın açıklanması ya da yarın karşısında bir duruş olarak görürüm. Tercihimi yaparken kılı kırk yararım. Bu kez üç alternatif arasında zorlandım.
Zor bir seçim
İstanbul 2. Bölge bağımsız adayı Sırrı Süreyya Önder özgeçmişime çok uyuyor. Türkiye’nin gündeminde Kürt sorunu birinci önceliğe sahiptir. En büyük metropolden Önder’e çıkan oyların simgesel değerini önemsiyorum.
AKP’ye askeri vesayetin bitmesine katkısı nedeni ile kendimi borçlu hissediyorum. Darbecilerin mahkemeye çıkartılmasının kalıcı demokrasinin önkoşulu olduğunu yıllardır savunuyorum. Bugünü görmekten çok mutluyum.
Yeni CHP yönetiminin çağdaş sosyal demokrasiye yönelme ihtimali beni sevindiriyor. 20 yıl öncesini, Sosyal Demokrasi Gündemi’ni yazdığım günleri anımsatıyor. Demokratikleşme önündeki son kilidin kırılmasına omuz vermek gereğini duyuyorum.
“Hoca, bu iş döviz kuru tahminlerine benzedi, çıkar baklayı ağzından” demeyin. Lafı uzatmaya zaten yerim kalmadı. Sonunda CHP’de karar kıldım. Malum, The Economist’i çok beğenirim. Etkilenmiş olabilirim.
Anketlerde CHP birinci parti çıksa gene oy verir miydim? Kesinlikle hayır. Bu riski almazdım. Yani oyum borçtur, böyle biline…
Asaf Savaş AKAT