Genel seçimlere günler kala jeton düştü. Amerikan jetonu olduğundan mı geç düşüyor bilmiyorum ama, sonunda ekonomi yönetimini korku sardı. Şimdi şehirleri süsleyen ve sanal başarı hikayelerini anlatan afişleri toplarlar mı bilmiyorum lakin, korku dağları sardı.
Daha düne kadar Türkiye’nin büyümesinin bir sonucu ve göstergesi olarak insanlara sunulan cari açık, yabancı yatırımcının teveccühü olarak nitelendirilen sıcak para, anlı şanlı bankacılık sistemi ne oldu da Babacan’ın ifadesiyle ‘Durum sanıldığından daha kritik’ söylemine döndü.
Bunun yanıtı çok basit. Son 9 yıldır dünyadaki likidite bolluğunu da kullanarak, sermaye transferlerine ve aşırı borçlanmaya rağmen kucak açılan likiditenin ters döneceği ortaya çıktı. Ekonomisi batık durumda olan batılı ekonomilerin her bir kuruşa ihtiyaç duyması, rüzgârın yönünü çevirdi.
Zira ortada zaten sağlıklı bir ekonomi yoktu. Sadece borçlanan, borç aldıkça veya kâr saçtıkça finanse edilebilen bir ekonomi vardı. Artık yok… Önce JP Morgan’ın ‘Türkiye’den çıkın’ talimatı, ardından The Economist’ten gelen yorum paniği tetikledi.
Bankaların bünyesindeki veya Hazine’nin kasasındaki tahviller ise tam bir muamma. Ne kadarı batık ekonomilere sahip ülkelere veya finans kuruluşlarına ait, işte bunu bilmiyoruz. Sadece tehlikenin yüksek olduğunu tahmin edebiliyoruz.
Babacan cari açıkta tehlike sınırından bahsedip, bankalara yönelik sürprizlerden bahsediyor. Anlamadığım ise BDDK’nın yanına niye TMSF’nin de konulduğu… Hangi finans kuruluşları riskte?
Maliye Bakanı ekonominin soğutulması gereğine işaret ediyor. Neden? Her şey yolundaydı hani? Bizler gibi kendilerinin deyimiyle felaket tellalları yalan söylüyordu. Onlara göre kötü niyetliydik. Ne oldu şimdi? Musluklar mı kesildi? El parasıyla iş yaparsan, olacağı budur.
Sadece kamu veya bireyler değil, özel sektör de alarm veriyor. Döviz açığı 100 milyar dolara ulaştı. Çok övündükleri bu ekonomi politikasıyla firmalar 2003-2010 arasında döviz varlıklarını yüzde 187, ama yükümlüklerini yüzde 257 arttırdı. Şimdi de seçime 4 gün kala kabinede değişikliğe gidip, tüm ekonomi yönetimini Başbakanlık’a bağlıyorlar.
Birileri başarılı ekonomi nutukları atarken biz kötü çocuk olduk. Hep ‘çölde görülen serabın susuzluğa faydası olmadığını’ anlattık. Kulak verip, önlem almak yerine hakaret ettiler.
Peki şimdi ne oldu? Yarın ne olacak? Şarkıda söylediği gibi: Ak düştü saçlarıma, kar yağdı yıllarıma, gelmek için yanıma, biraz geç kalmadın mı?
Ne diyelim? Anlattıklarımız bize göre gerçek, onlara göre hayaldi. Şimdi meydanlara çıkıp son sesleriyle avaz avaz bağırsınlar: Hayaldi gerçek oldu. Çünkü ekonomi sıcak, çok sıcak ve ne yazık ki daha da sıcak olacak.