Türkiye’de hukuk sistemi zaten hoş bir görüntü vermiyor. Geciken kararlar, hukukun zorlanması, tutuklu yargılamaların cezaevlerindeki insanların yarısına karşılık gelmesi bir tarafta, sistemin işleyişinde hukukçuların çektiği çile öte yanda.
Geçim sıkıntısı içinde dosyalar içinde boğulan HSYK tarafından baskılanan, sürülen, emekliliğe zorlanan, iktidarın hoşuna gitmeyen kararlar vermediğinde açığa alınıp, hakkında soruşturma açılan hakimler, savcılar…
Savunma yapma hakları engellenen, süreleri kısıtlanan, dosyalara ulaşması zorlaştırılan ve peşin ödenecek masraflar nedeniyle kurallar ile hukuk arasında kalan avukatlar… Peki mevcut iktidar yargıda reform adı altında neler yaptı?
Anayasa Mahkemesi’nin yapısını değiştirdi. Nasıl bir değişim olduğunu mahkemenin 5 kez reddettiği 2B önüne geldiğindeki performansıyla çok net göreceğiz. Yine yapısı değiştirilen HSYK’da değişmeyen tek şey, izinde yüründüğü söylenen Avrupa Standartları’na bile aykırı olan koltuğundan kalkmayan bakan ve müsteşar…
Derler ki ‘bakan ve müsteşar bizim zamanımızda mı girdi’… Oldukça yaratıcı bir savunma. Sen kaldır o zaman demek ise yandaş korosunun aklına gelmiyor. Ama kurul başkanı olarak bakan da müsteşar da yeni yapılanmayla istenen her atılımı yapıyor. Deniz Feneri’ni soruşturan savcıların başına gelenleri hatırlatırım.
Peki iktidarın dava yükünü azaltarak yargıyı rahatlatma ve ‘reform’ stratejisini neler oluşturuyor. Hemen insanın aklına ‘tecavüze uğrayanlar tecavüzcüsüyle evlensin, yargının yükü azalsın’ açıklaması geliyor.
Kıymeti kendinden menkul ve Türkiye’de çoklu hukuk sistemine neden olacak ekonomiden sosyal yaşama adaletin tatile çıkıp güçlünün haklı çıkacağı bir ortama doğru koşulan ‘arabuluculuk’ sistemi var.
Bu sayede yargının yükünün azaltılacağını söylüyorlar, ama Fatma’nın Cemal Ağa, Ayşe’nin kendisini döven kocası, kendi yağında kavrulan bir KOBİ’nin, esnafın siyasi ilişkileri bulunan zengin işadamı karşısında, hukukunu nasıl savunacağını anlatmıyorlar. Güçlü kazanır ve problem biter.
Şimdi son reformu da hakimlerin yükselmesiyle ilgili kriterler geliştiriyorlar. HSYK’nın açıkladığı görevde yükselme ilke kararlarıyla hakimlerin yükselmesi zorlaştırılıyor. Ya hakimler yükselecek ya da vatandaş daha çok mağdur olacak.
Çünkü kriterlere göre yükselmek için 2 yılda 2 binin üzerinde dosyayı karara bağlamak gerekiyor. Yapılan hesaba göre bu terfiyi alabilmek için bir dosyayı 3 dakikada karara bağlaması gerekiyor. Tabi bu süreyi elde etmek için de bir evrakı 2,5 saniyede imzalaması şart.
şte bu iktidarın çözüm mantığı… Doktor daha çok hastaya baksın, ama yeterince incelemesin, hakim daha çok davaya baksın ama adalet kaygısı taşınmasın. Sonra da birileri çıkıp buna ülke yönetmek desin. Yersen…