Çizgi filmlerde ya da western tipi senaryolarda kaçınılmaz bir karakter vardır. Duvarının kenarında kafasında dev şapkası ile uyuyan Meksikalılar… Dünya ekonomisinde söz sahibi olanlar bu fotoğraftan çok etkilenmiş olacak ki, Meksika’da gerçekleşen G20 Zirvesi’nde müthiş masallar anlattılar.
Tek tek baktığınızda tutar yanı olmayan ekonomiyi yöneten kurmaylar, gelişmelere ilişkin havanda su döverken, IMF’nin kaynaklarının artırılması konusunda da yine ‘pamuk eller cebe’ mesajını verdiler. Artık dünyada bu toplantılarda konuşulanların ne oranda ciddiyeti kaldı bilemem ama, usta gazeteci Cüneyt Arcayürek’in bir kitabına da verdiği isim gibi ‘büyüklere masallar’ konusunda Türkiye’nin performansı göz yaşartıcı cinstendi.
En azından IMF ile anlaşma yaptıktan üç gün sonra, domuz gribi yalanıyla göçertilen ve turizminden ticaretine her yanı kilitlenerek, petrollerine el konulmaya çalışılan Meksika’da bu toplantının yapılıyor olması, zaten kendi içinde ironiyi sergiliyordu.
Domuz gribi yalanı diyorum, zira bunun böyle olduğunu daha sonra Dünya Sağlık Örgütü de açıkladı. O dönemde anımsayacaksınız, biz de bir aşı tokadı yemiştik. Organizasyon Meksika’da olunca, sanırım her şeyin unutulduğu düşünüldü ve soyguna devam için yol arandığının anlaşılmayacağını sandılar.
Her şey bir yana anlatılan masallar içinde en çarpıcı olan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın ‘ağlamak istiyorum’ dedirtircesine yaptığı Türkiye ekonomisi değerlendirmesiydi. Konuşmada iki temel başlığı sizlerle paylaşırsam, sanırım ne demek istediğim anlaşılacaktır.
Hani şu bürokratları kendinden habersiz atanmak istenen ve durumu bir gazetecinin sorusu üzerine öğrenen Başbakan Yardımcısı Babacan başarıyı anlatırken, Türkiye’deki istihdam artışına atıfta bulundu. Haberiniz olsun, Türkiye’de istihdam konusunda olumlu gelişmeler varmış. Nerede? Sağa sola bakmayan, kağıt üzerinde…
Dikkat çekici diğer başlık ise eski dostun geri dönüşünün habercisiydi. Bir dönem Türk siyasi yaşamına damgasını vuran orta direk yine masaya meze edildi. Ali Babacan Türkiye’de gelir uçurumunun azaldığını söyledi. Durun ilk şoku atlattıysanız, devamını getireceğim. Babacan’a göre orta direk de bu manzara içinde bariz şekilde güçlü bir hal almaya başladı ve başarının da sırrı burada yatıyor. Bu sözlerin bölün, çarpın Türkiye’nin sokaktaki gerçeğiyle karşılaştırın ve yanıtını siz verin: Başka bir şey söylemeye gerek var mı?
Anlaşılacağı üzere Türk heyeti bizi ikna etmek konusunda medyanın rüzgârına çok kapılmış olacak ki, aynı tavrı G20 Zirvesi’nde de gösterdi. Yani bir anlamda onları da kandırdılar. Peki bu yeni bir şey mi? Son 5 yıldır haziran ayında ILO’ya giderken yasal düzenlemeleri yapıyormuş gibi gözüken bir ülkeden de başka bir yaklaşım beklenmezdi.
Fakat Babacan’ın unuttuğu bir şey var. O salondakiler bu ekonomiyi iliklerine kadar biliyor. Cebine sıcak parayı koyup, soyanlara başarını anlatırsan, sana kafa sallarlar, hatta alkışlar belki ama, unutma ki kulisler de alay konusu olursun. Sense ancak ya kandırdığını zannedersin ya da saflık edip inandıysan sadece sahte alkışlarla mutlu olursun.