Yunanistan fırtınası sakinledi. Yerini petrol fiyatları doldurdu. Yılbaşından bu yana hampetrol (Brent) hızla pahalılanıyor. Cuma 126 dolara yaklaştı. İki aydan kısa bir sürede yüzde 16 arttı. Toparlanmakta zorlanan dünya ekonomisi için kötü haberdir.
Yunanistan haberleri hâlâ gündemde. Wall Street Journal (Perşembe) Avrupa Merkez Bankası başkanı Draghi’yi konuşturmuş. The Economist’te (18 Şubat) Arjantin ve Meksika Merkez Bankası eski başkanları Yunanistan’ın mutlaka euroda kalmasını savunuyor.
Döviz piyasalarında hareket var. Euro-dolar paritesi 1.35’e iyice yaklaştı. Ama dolar euroya karşı değer kaybederken TL karşısında değerlendi. Cuma döviz sepeti 2.07 TL’den kapandı. Beklenen gelişmelerdir.
İktisadi yönelim anketi ve ve kapasite kullanım oranı Şubat sonuçları açıklandı. Reel kesim güveni toparlanıyor. Kapasite kullanımında ise küçük bir düşüş var. İkisi de “yumuşak iniş” senaryosu ile uyumludur.
Eğitim reformu
Türkiye’de seçkinlerle bir anket yapalım. Gerekli reformların sıralanmasını isteyelim. İlk sırada mutlaka eğitim reformu çıkar. Cem Yılmaz iyi özetlemişti. Tüm sorunları bir şekilde eğitim yetersizliğine bağlama eğilimi yaygındır.
Ancak, bu koşullarda reformun kamuoyunda güçlü destek bulacağını düşünmek yanlıştır. Genelde tersi olur. Çünkü Türkiye karmaşık toplumsal sorunları soyuttan somuta taşımakta büyük zorluklar yaşar. Bu özellik eğitimle sınırlı değildir.
Türkiye’nin mevcut ve geçmiş eğitim politikalarını uzun süredir eleştiriyorum. Eğitimde A’dan Z’ye köklü reform ihtiyacını vurguluyorum. Biri zorunlu eğitim süresidir. 8 yıl bugün tek kelime ile komiktir. Bir an önce 12 yıla yükselmelidir.
Diğeri okul-öncesi eğitimdir. Pek çok ülkede 3-4 yıla ulaştı. Bütün araştırmalar önemini gösteriyor. Ona rağmen 1 yıl hedefi yeni geliyor. Bir an önce uzatılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır.
İlk, orta ve lisede okul mekanlarını ayıran “4+4+4” sistemi yararlıdır. Ancak bu aşamada “esneklik” arayışı kesintisiz eğitimin delinmesi riski taşıyor. Hükümet bir taşla birkaç kuş vurmaya kalkınca reformun meşruiyeti sorgulanıyor. Yazık oluyor.
Yeni ticaret kanunu
Bir başka zor reformla devam edelim. Eski ticaret kanunu 1957’de yürürlüğe girmişti. O günleri hatırlıyorum. Döviz karaborsaya düşmüştü. Özel sanayi yeni kurulan derme çatma montaj atölyelerinden ibaretti. Şahıs firması kuraldı. Birkaç büyük il dışında şirket yoktu. Yıllar geçti. Ekonomi dışa açıldı. Sanayide, hizmetlerde, mali kesimde, vs. rekabetçi firmalar kurumlaştı. AB ile Gümrük Birliği gerçekleşti. Türkiye bölgenin ekonomik dinamosuna dönüştü. Ama ticaret kanununu bir türlü değiştiremedi.
Ticaret hukuku uzmanı değilim. Teknik tartışmaya girmem yakışmaz. Ama Ünal Tekinalp hocayı yakından tanırım. Bilgisine ve ciddiyetine birinci elden şahidim. Medyada söylediklerini de dikkatle izledim. Kanunun değişmeden yürürlüğü girmesinden yanayım.