Yunanistan’ın euroyu terk ederek drahmiye dönmesinden başka çaresi kalmadığı çok sayıda uzmanın dile getirdiği bir seçenek.
Soru şu: Yunanistan’a ilişkin son günlerde yaşananlar uluslararası mali piyasalarda risk alma iştahını değiştirip Türkiye’ye gelecek yabancı fon miktarını ve dolayısıyla Türkiye’nin 2012 büyümesini etkiler mi?
Troyka tarafından kabul edilen ekonomik program basında ayrıntılı bir şekilde yer aldığı için ayrıntıya girmiyorum. Sadece oldukça ağır koşulları olan bir anlaşma olduğunu belirtmekle yetineyim. Anlaşmanın henüz mürekkebi kurumadan Yunanistan’ın önündeki yolun çıkmaz olduğuna dair sayısız yorum çıktı dış basında. Yunanistan’ın euroyu terk ederek drahmiye dönmesinden başka çaresi kalmadığı artık çok sayıda uzmanın dile getirdiği bir seçenek. 2012 sonuna kadar bunun gerçekleşeceğini bekleyen uzman sayısı hiç de az değil. Bu çerçevede, Der Spiegel’in İngilizce internet sayısında 20 Şubat’ta yer alan (biri Almanyalı diğeri ABD’li iki tanınmış iktisatçı ile yapılan) iki söyleşiyi okumanızı tavsiye ederim.
İki kritik soru
Türkiye’nin 2012 büyümesi açısından Yunanistan’a ilişkin gelişmeleri ikiye ayırarak değerlendirmek gerekiyor. İki sorum var. Bir: Eurodan çıkış olasılığının giderek yükselmesi halinde ne olur? İki: Statüko korunduğu sürece, yani eurodan çıkış olasılığı herkesin gözüne batar hale gelene değin ne olur? Farklı bir ifadeyle bugüne kadar olduğu gibi, arada bir Yunanistan gündeme çıkar, sonra yerini Portekiz’e ya da bir başka ülkeye bırakır ve sonra tekrar gündeme gelirse ne olur?
İkinci soruya “Yunanistan’dan zaten uzun süredir umut kesilmişti” diyerek yanıt vermek daha kolay. Dolayısıyla ek bir olumsuzluk söz konusu olmaz. Aralık ayının sonundan bu yana iki büyük merkez bankası önemli adımlar attı. Avrupa Merkez Bankası faiz indirdi, yüklü miktarda parasal genişlemeye gitti. Ayrıca, bu ayın sonuna doğru yine yüksek miktarda üç yıl vadeli kredi açacak bankalara. ABD Merkez Bankası ise gerekirse yeni bir parasal genişlemeye gitmeye hazır olduğunu ve politika faizini 2014’e kadar değiştirmeyeceğini duyurdu. Bu adımlar, köklü sorunlara hiçbir şekilde çözüm olmasalar da sorunlu ülkelere önlem almak için gerekli zamanı sağladılar.
Diğer yandan da sorunlu bankacılık sistemlerinin içinde bulundukları derin likidite sıkışıklığının, sermaye yetmezliği sorununa dönüşerek, ortadaki problemleri daha da içinden çıkılmaz bir hale dönüştürmesini engellediler. Ortaya saçılan para büyüme potansiyeli yüksek olan ve gelişmiş ülkelerle benzer sorunlarla boğuşmayan gelişmekte olan ülkelere akıyor. Türkiye’ye de geliyor. Bu süreç Yunanistan dışında sürpriz bir ülke gündeme çıkmaz ve Avrupa’daki bankaların sermaye arttırma operasyonları (2011’in ikinci yarısında korkulduğu gibi) bilanço küçültme yoluyla gerçekleştirilmez ise bizim gibi ülkelere fon akışı sürer. 2012 büyümemizi bu durumda ağırlıklı olarak Avrupa’nın ne ölçüde büyüyeceğine bağlı olan ihracat performansımız ile bankalarımızın kredi arzındaki gelişmeler belirler.
Çalkantının süresi
İlk soruyu yanıtlamak ise zor. Eurodan çıkış kararının, elbette gerçekleşirse, finansal piyasalarda derin çalkantılar yaratacağı açık. Burada kestirilmesi zor olan, derin çalkantıların ne kadar süreceği ve Avrupa’nın sorunlu başka ülkelerinin de eurodan çıkma sürecine girmek zorunda kalıp kalmayacakları. Bu süreçte risk alma iştahının keskin biçimde azalması beklenir. Çalkantıların süresi ise bu azalmanın ne kadar inatçı olacağını belirleyecek. Böyle bir durumun gerçekleşmesi halinde Türkiye’ye dış fon girişinin son derece azalacağı ve büyüme hızının da olumsuz etkileneceği açık. Yunanistan’ın eurodan çıkış olasılığının Türkiye’nin 2012 büyümesini etkilemesi için bu olasılığın gerçekleşeceğine dair bekleyişlerin yılın sonu gelmeden yoğunlaşması gerekiyor. Uzmanların giderek artan kısmı bu olasılığı dile getirseler de şimdilik piyasalarda böyle bir hava yok. Bakalım daha neler göreceğiz bu ahir ömrümüzde?