Türkiye ‘nin son on yılda yaşadığı bu göz kamaştırıcı dönüşümün ,dünya ortalamasının üzerindeki büyüme rakamlarının ,sürdürülebilirliğinin tartışıldığı bu günlerde ,büyüme lokomotifine en büyük engel sayılan cari açıkta zirve ve tasarruf oranlarındaki tarihi düşük rakamlar ,tehlike çanlarının habercisi olabilirmi?
BaÅŸbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın, ÅŸu anda tasarruf oranının, %12 olan  tarihi en düşük seviye düştüğünü ,hane halkımızın % 45’inin aylık gelirinden daha fazla harcadığını belirten açıklaması ile dikkatleri üzerinde çeken tasarruf oranlarının düşüklüğü cari açığın sonucu iken ,yıllarca enflasyonla yaÅŸamaya alışmış Türk halkı için ÅŸu andaki düşük faiz oranları belkide tasarruf oranlarının sebebi. Şüphe faiz oranlarının düşüklüğü olsa bile ,var olmayan faiz lobisi ‘ne destek verdiÄŸim manası çıkabilir ama deÄŸil. Hatta ortada Faiz lobisini diye bir oluÅŸumda yok. Hem olsa bile bu lobi’ye prim verecek bir ekonomi yönetimide yok. Durum böyle olunca ortada kimin kastedildiÄŸi bilen de yok.O halde faiz lobisi olsa olsa sadece siyasi bir jargon,ötesi yok.
İktisatta Cari açık; yatırımlar ile tasarruflar arasındaki farkı gösterir. Gelişmekte olan ülkeler katagorisine sürekli kendimizi soktuğumuz analizler, ne yazıkki tasarruf oranları açısından bizleri sınıf düşürüyor. Çünkü Türkiye giderek gelirinden daha az tasarruf eden bir ülke haline geliyor. Tasarruf oranının düşüklüğü Türk ekonomisinin en önemli yapısal sorunlarından biri durumunda görünüyor. Gelişmekte olan ülkelerde tasarruf oranları %30 ‘lar seviyesinde iken bu oran Türkiye’de son olarak %12 ‘nin üzerine çıkamıyor. Cari açığın ülke ekonomilerindeki kırılgan yapıya verdiği destek,uzun vadede ,tasarrufların ,yatırımlarının altında kalmasının sonucu olarak, kronik bir cari işlemler açığına yol açarken Türkiye’nin global yatırım görüntüsünün kötü görünümüne neden oluyor. Cari işlemler açığındaki bozulmanın kronik bir durum göstermesi, uzun süredir uyuyan şokları beraberinde getirebilir.
Tasarruf ?Ama niçin?
1988-1995 arasında ortalama tasarruf oranı GOP’larda % 23.4 iken, Türkiye’de benzer bir rakamla % 22.7 olmuÅŸ. 1996-2003 döneminde  ise tasarruf oranı GOP’larda %25 seviyesinde iken , Türkiye’de % 19.5’e gerileyerek ilk ayrımı ortaya koymuÅŸ. 2003 -2011 yılları arasına da yine benzer bir eÄŸilim ile Türkiye ‘nin tasarruf eÄŸilimi düşerken (%12) GOP’larda bu oran %33 ‘lere istikrarlı bir çıkış sergilemiÅŸ .Son onbeÅŸ yılda birlikte baÅŸladığımız bu yolculukta GOP’lardan bizi üçte bir oranında düşüren ayrışma bizi her zamankinden dışarıya daha çok bağımlı hale getiriyor. Hükümetin Bireysel emeklilik sistemi üzerinden tasarruf oranlarına yapacağı katkı yeterli deÄŸil,daha fazla teÅŸvik gerekli.
İktisatta tasarruf kavramı anlatılırken, bireylerin, tüketimlerini beklenen yaşam sürelerine göre yayma fikrinden yola çıkarak bireyin çalıştığı sürece yüksek tasarruf etmesi, ama emeklilikten sonra birikimlerini harcayacak,emekliliğinde sıfır tasarruf ilkesi ile açıklar. Tabi miras bırakma arzusu yoksa. İşte iktisattaki yaşam Evresi Kuramı çerçevesinde bakarsak, yeni işgücüne katılan hanahalkının emekliye ayrılanlardan bütçelerinde daha fazla tasarruf oranı ayırdıklarına bakarsak neredeyse hükümet politikası haline gelen 3 çocuk açılımına çıkarız.Son on yılda tasarruflardaki bu hızlı düşüş demogojik etkilerin bu derece hızlı ilerlemeyeceğini gerçeğine dayanıyorsa geriye hanehalkının başlıca tasarruf nedeninin risk almaktan çekinmesi ilkesine bağlı ,halkın gelecekten korkusu ne kadar yüksekse o kadar fazla tasarruf yapabileceği tezine bağlantılı bir ihtimali akıllara getiriyor. Yoksa tasarruf oranlarının düşüklüğünün sebebi halkın Türkiye’nin geleceğine olan güvenimidir?
ÖMER DEMİR