Ticari ilişkilerin gelişmesi için öncelikle ilgili ülkeye yatırımların gelmesi gerekiyor. ABD yatırımı gelmeden ticaret de artmaz.
Küresel kriz Türkiye’yi teğet geçmedi. Deldi de geçti. Acısını damdan düşenler hâlâ unutmadı. 2009 yerel seçimleri tam da bu nedenle iktidar partisinin oy oranını yüzde 40’ın altına indirmişti. Küresel kriz Türkiye’yi teğet geçmedi ama bakın küresel değer zincirleri Türkiye’yi hâlâ teğet geçiyor. Dünyadaki ülkeleri, içinden küresel değer zinciri geçenler ve de geçemeyenler olarak ikiye ayırabilmek mümkündür. Türkiye, “içinden küresel değer zinciri geçmeyen” ülkeler listesindedir. Dünya ile ilişkimiz zayıftır. Bu kötüdür. Düzeltilmesi gerekir. İçinden değer zinciri geçen ülke olmak, içinden boru hattı geçen ülke olmaktan daha zordur. Daha iyi tasarlanmış ekonomi politikası gerektirir. İktisadi öncelikleri olmayanın küresel değer zinciri de olamaz. Bu hafta müsaadenizle size meseleye nasıl baktığımı delilleri ile anlatayım. Siz de kararınızı verin.
Bir süre önce Japonya’da deprem oldu. Deprem yetmedi, bir de nükleer reaktör kazası oldu. O vakit, “acaba Japonya kazası küresel değer zincirlerinde kalıcı bir kırılmaya yol açar mı?” diye merak ettiğimi hatırlıyorum. Hatta bunu “acaba zayıf küresel toparlanma buradan olumsuz etkilenir mi?” diye yazdım da. Geçen hafta, ‘2011 yılı Tedarik Zinciri Yöneticileri Raporu’ yayımlandı. Küresel ölçekte faaliyet gösteren 750 üst düzey yöneticiyle yapılan bir anket burada söz konusu olan. Anketten çıkan rapor Japonya ile ilgili soruyu cevaplıyor. El cevap şudur: Japonya küresel tedarik zincirlerine entegrasyon bakımından ilk 10 ülke içindedir, ama bu o kadar da önemli değildir. “Çin, ABD ve Almanya ile kıyaslandığında Japonya ekonomisi daha küresel ekonomiye yeterince entegre olmuş değildir.” Rapor öyle diyor.
Raporda Türkiye yok
“Peki, ya Türkiye?” diye merak edenler için hemen söyleyeyim. Raporun içinde Türkiye Cumhuriyeti’nin adı bir kez bile geçmiyor. Dünya üretim zincirleri, açıktır ki, Türkiye’yi teğet geçiyor. Türkiye’ye ayıp oluyor. Ama raporda, Çin dışında da, bir sürü gelişmekte olan ülkenin adı geçiyor. Müsaadenizle, okuduğum rapordan çıkardığım üç temel sonucu hızlı bir biçimde özetleyeyim. Yapılan ankette küresel yöneticilere küresel değer zincirleri oluştururken, hangi ülkelere önem verdiklerini ve bunun nedenlerini soruyorlar. İlk çıkartılabilecek sonuç şudur: Ankete katılanların yüzde 80’i gelişmekte olan ülkelere mal göndermektedir. Bunların yarısı bu ülkeleri bir hedef pazar olarak görmektedirler. Bu aslında dünün “ucuz maliyetler nedeniyle gelişmekte olan ülkelere küresel değer zincirimiz içinde yer veriyoruz” anlayışından vazgeçilmekte olduğunu gösteriyor. Dünya değişiyor. Bu ilk nokta.
Dünya değişmesine değişiyor ama biz burada almamız gereken rolü alamıyoruz. Ankete cevap verenler farklı ülkeleri, farklı sorular altında neden üs olarak gördüklerini anlatıyor. 4 farklı soru ve 16 ülke adı var. Brezilya, Meksika var. Çin ve Hindistan orada. Polonya ve Macaristan da yakın rakiplerimiz olarak listede. Rusya bile var ama bir Allah’ın kulu da Türkiye demiyor. Sorular “hangi ülkeyi üretim üssü olarak tercih ediyorsunuz?”dan hangi ülkeyi tasarım için daha uygun buluyorsunuz?”a uzanıyor. Arada “hangi ülkeyi hedef pazar olarak görüyorsunuz?” sorusu da var. Ama bakın Türkiye radarda yer almıyor. Meksika yükselen ülke olarak listede bulunuyor ama biz yokuz. Bu da ikinci tespitim listeye bakınca.
Gelelim üçüncü tespite: Eskiden ticaret bayrağı takip ederdi, şimdilerde ticaret yatırımları takip ediyor. Şimdi ticari ilişkilerin gelişmesi için öncelikle ilgili ülkeye yatırımların gelmesi gerekiyor. Amerikan yatırımları gelmeden, Türk-Amerikan ticaretinin artmasını beklememek gerekiyor. Peki, Türkiye neden küresel değer zincirlerinin teğet geçtiği bir ülkedir? İki basit nedenle: Birincisi, sanayi politikamız yoktur. İkincisi ise, Türkiye, siyasi otoritenin kararlarının hangi iktisadi saiklere dayalı olarak nasıl değişeceğinin öngörülemediği bir ülke konumundadır. Mali kural komedisinden, bağımsız idari otoriteleri aşındırmaya, vergi idaresinin bağımsızlığından eşit muamele ilkesine sicilimiz hiç de parlak değildir. 2001 krizi sonrasındaki kazanımları eritiyor olmamız hoş değildir.
Güven SAK