ÜÇÜNCÜ Köprü’nün “Yap-İşlet-Devret” yöntemi ile özel firmalara inşa ettirilmesi girişimi “şimdilik” hayata geçemedi.
Çünkü işi üstlenmesi beklenen 14 kadar firmanın (yerli ve yabancı ortaklılıklar) hiç biri teklif vermedi. Bunun üzerine Hükümet daha doğrusu Başbakan “Biz de bunu kendi imkânlarımızla yaparız” dedi. Sanki ihaleye giren olsaydı, bu köprü yerli ve yabancı firmalar tarafından inşa edilip Türk milletine armağan edilecekti. Yani yükleniciler bu işten para kazanmayacak, kısacası halkın cebinden tek bir kuruş çıkmadan üçüncü bir köprümüz olacaktı. Anlaşılan hükümeti yönetenler “Yap-İşlet-Devret” yöntemi ile inşa edilecek, üçüncü köprü ve benzeri altyapı (körfez geçişi, otoyol, hava limanı, elektrik üretimi ve dağıtımı, içme suyu veya doğal gaz dağıtım şebekesi) yatırımlarının, bütçeye hiç yük tahmil etmediğine inanıyorlar. Buna karşılık aynı yatırımlar kamu tarafından yapılırsa, bunun bütçeye yük bindirdiğini düşünüyorlar. Bu muhakeme tarzı, kökünden yanlıştır.
DEVLET KÖTÜ YATIRIMCI VE İŞLETMECİDİR
Doğru hesabın nasıl yapılacağını anlatmaya geçmeden önce bir kanaatimi açıklayım. Sadece ticari ve sınaî yatırımların değil, kamusal altyapı yatırımlarının da mümkün mertebe “Yap-işlet” veya “Yap-İşlet-Devret” yöntemi ile özel firmalar tarafından yapılamasından yanayım. Devlet, hem kötü yatırımcı hem de kötü işletmecidir. Çünkü devlette zaman ve maliyet mevhumu yoktur. Çünkü devlet denilen örgütün derin ve değişmez amacı “devlet memurlarının hak ve menfaatini kollamaktır.” “Özlük hakları saklı kalmak şartıyla” diye başlayan insan kaynakları yönetimi ile hiçbir verimlilik projesi hayata geçemez.
HARCAMA YAPMAK DA GELİRDEN VAZGEÇMEK DE BÜTÇEYE YÜKTÜR.
Üçüncü köprü ve paralı çevre yollarının “Yap-İşlet” yöntemi ile inşaatına talip olan firmalar iktisadi bir hesap yapmış ve işi yapılabilir bulmamıştır. Hesap şudur: Bu işe kaça çıkacak, yatırılan para kaç yılda geri dönecek ve iş ne zaman kâra geçecek. Bu hesap modelinde önemli değişkenler sırasıyla, yatırımın maliyeti ve süresi, yatırımın finansmanı için alınacak kredilerin vadesi ve faiz oranları, yıllık hâsılat beklentisi ve bunun garantisinin olup olmadığıdır. Hâsılat hesabının en önemli değişkenleri, köprü ve yol geçiş bedellerinin hangi para birimiyle ve hangi kıstasa göre saptanacağı ve rakip köprülere göre rekabetçi fiyatlama garantisidir. Devletin, girişimcilere “parayı bul, inşaatı yap, köprüyü işlet, geliri senin olsun” demesi, muhtemel bütçe gelirlerinden vazgeçtiği anlamına gelir. Köprü inşaatını devlet yapacaksa, bunun finansman yöntemi, bütçeden pay ayırmak değil, uzun vadeli “tahvil” veya “garantili gelir ortaklığı senedi” ihraç etmektir. Devletin yapacağı fizibilite hesabı ile teklif vermeyen firmaların yatıkları hesaplama, yöntem olarak aynı olmak mecburiyetindedir. Özel firmaları verilen imtiyaz ve hasılat garantileri yetmemişse, ihale yeniden tasarlanmalıdır.
SOSYAL FAYDA-SOSYAL MALİYET VE DIŞSAL EKONOMİ HESABI
Altyapı yatırımları, diğer yatırımlardan daha fazla “sosyal fayda-sosyal maliyet” unsuru içerir. Ayrıca bu kabil yatırımların, ekonominin tümü üzerinde kalıcı olumlu ve olumsuz etkileri vardır. Şüphesiz bunlar da hesaba katılmıştır. Ancak, neticede her yatırım kararı bir yapılabilirlik hesabına dayanır.
Son Söz: Kârsız olduğu için ihaleye kimse girmemişse, devlet de girmemelidir.