Bütün rüyalarımızın İstanbul’u imar etmekle ilgili olması hastalıklı bir durumdur.
İstanbul Boğazı üzerine düşünülen üçüncü köprüyü de içeren Kuzey Marmara Otoyolu’nun tahmini maliyeti 5 milyar dolar civarındaydı. Geçen gün yapılan ihaleye hiç teklif gelmedi. Ben bunun 2012’de ekonomik olarak neleri beklememiz gerektiği konusunda ilk alamet olduğunu düşünüyorum. Ben size boşuna “Bu yıl eldekini çoğaltma değil, muhafaza etme yılı” demiyorum. Neyse bugün derdim sizlere yeni bir “Pastırma yazının sonunda ne gelir?” yazısı yazmak değil. Uzatmayayım. Bugün otoyolun bizatihi kendisi üzerinde durmak istiyorum. İki yazıdır Türkiye’de kentleşme ile ilgili birkaç noktanın altını çizmeye çalışıyorum. Bugün Kuzey Marmara Otoyolu vesilesiyle devam edeyim müsaadenizle. Mesele şudur: Kuzey Marmara Otoyolu iyi fikir midir? Otoyol her zaman iyi fikirdir. Ama Kuzey Marmara tartışılır.
Önce iki tespit. Türkiye’nin ABD’ye yeterince mal satamamasının nedenlerinden biri, bizim New York’a gidince ABD piyasasına girilebileceğine dair yanlış kanaatimizdir. Türkiye piyasasına mal akıtabilmek için İstanbul’dan giriş yapmak yeterli olabilir ama ABD dağıtım ağına bir tek New York’tan girebilmek mümkün değildir. ABD’nin bir değil, birden çok merkezi vardır. Zaten tam da bu nedenle ABD’nın 9. büyük şehri Atlanta, en kalabalık şehir olan New York’un üçte biriyken Türkiye’nin 9. büyük şehri Diyarbakır, İstanbul’un ancak yirmide biri kadardır. ABD metropollerinin her biri birer merkezdir. ABD metropollerinin sayısı ABD eyaletleri ile de sınırlı değildir. Artık her kent ayrı bir üretim ve dağıtım merkezidir. Bu nedenle Washington’daki Brookings kurumunun yeni kentleşme raporunun ana vurgusu ‘Amerika Birleşik Şehirleri’dir (United Cities of America). Dünyanın yönüne dikkatli bakmakta fayda vardır. Bu ilk tespittir.
Geleyim ikinci tespite ve böylece konuyu başarısız ihaleye bağlayayım. Aslında eskiden beri her kent bir üretim ve dağıtım merkezidir. Bir kenti kent kılan onu hammadde kaynaklarına ve dağıtım kanallarına bağlayan yollardır. Bu yollar, eskiden daha ortada bir teknoloji yokken nehirlerdi. İçi nehirlerle birbirine bağlanabilen kıtaların ve devletlerin daha hızlı gelişmiş olması, büyük kentlere sahip olması rastlantı değildir. Rusya da Amerika ve Avrupa da böyledir. Neden? Nehir ağlarından. Bu çerçevede, bütün kadim şehirlerin su kenarlarında kurulmuş olması da nedensiz değildir. Bir kenti, o kenti besleyen bölgelere bağlayan yollar ne kadar sağlam ve rahat ise o kent o kadar müreffeh olur. Bölgesel dengesizliklerin ana kaynağını bu çerçevede, ülkeyi birbirine bağlayan yolların yetersizliğine bağlamakta fayda vardır. Bu da ikinci tespittir.
Şimdi geleyim son otoyol işine. Karışık duygular içindeyim. Öncelikle bu otoyol ihalesi iyi bir fikirdir. Çünkü duble yol kentleri birbirine bağlamakta vasatın simgesiyse otoyol bir ileri adımdır. Bu ülkede, demiryollarımızın neredeyse tamamı 1950 öncesinden, otoyollarımız ise 1990 öncesinden kalmadır. Son 60 yıldır havaleli mal üreten bu ülkede, Çin’in yükselişinin taşıma maliyetlerine etkisi ölçülebilir olduğu halde, demiryolu ile konteynir-kargo taşımacılığı üzerine düşünülmemiştir. Son inşa edilen hızlı tren sistemleri de konteynir taşımacılığı için elverişli değildir. Yine son 20 yıldır bu memlekette ciddi bir otoyol inşaatı da olmamıştır. Böyle bakıldığında, Kuzey Marmara Otoyolu iyi fikirdir.
Ama Kuzey Marmara Otoyolu yine yalnızca İstanbul ile alakalıdır. Türkiye’nin problemi, diğer şehirlerimizle kıyaslandığında, İstanbul’un iriliğidir. İrileşen İstanbul, diğer şehirlerimizin beceri kaynaklarını kendine çekmekte ve bölgesel dengesizlikleri arttırmaktadır. İstanbul’un irileşmesinin nedeni, İstanbul’un bağlantılarının (connectivity) iyi olmasıdır. Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul’un daha da irileşmesine neden olacaktır. Halbuki dünyanın gittiği yol, yerkürenin her noktasına doğrudan bağlanabilen şehirlerdir. Böyle bakıldığında, ihalenin başarısızlığı bir şans olarak bile görülebilir. Osmanlı’dan kalan, arkaik, “Dünyada ne var ne yoksa payitahta taşıyalım” anlayışını terk etme zamanıdır. Türkiye’nin artık çok merkezden dünyaya bağlanmayı düşünmeye başlamasında fayda vardır. Gidişat bu yöndedir. Artık her vilayet kendi yatırım iklimini komşusundan nasıl daha iyi hale getirebileceğini hesaplamalıdır. Yalnızca payitahtın değil, her yerin yeni yollara ihtiyacı vardır. Bütün rüyalarımızın İstanbul’u imar etmekle ilgili olması hastalıklı bir durumdur.