Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Cuma günü, “TL, 2012’de doları yenecektir, bunu yazın bir yere” dedi. Bir merkez bankası başkanı böyle bir taahhütün altına girebilir mi? Bence girmemeli, ama diyelim ki bu taahhüt altına girdi, iddiayı kazanabilir mi? Evet, kazanabilir. Eğer ‘kendisi bu politikayı sürdürecek ise’ kesinlikle kazanabilir.
Merkez Bankası’nı bana verin, 6 ay da zaman verin bir de ‘kurun ne olmasını istediğinizi’ söyleyin, gerisine karışmayın! 1 dolar 50 kuruş mu olsun, yaparım, 1 dolar 5 lira mı olsun, onu da yaparım!
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın Cuma günü Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nda yaptığı konuşma çok önemli ‘taahhütler’ içeriyordu! Sayın Başçı konuşmasında, “TL, 2012’de doları yenecektir, bunu yazın bir yere” dedi! Bir merkez bankası başkanı böyle bir taahhütün altına girebilir mi? Bence girmemeli, ama diyelim ki bu taahhüt altına girdi, iddiayı kazanabilir mi?
Evet, kazanabilir! Eğer ‘kendisi bu politikayı sürdürecek ise’ kesinlikle kazanabilir! İki sebepten dolayı. İlki MB’nin elindeki ‘TL likidite sağlayıcı’ olma özelliğinden dolayı. Kasım 2010’daki ‘zorunlu karşılık artışı’ sonra bankacılık sistemi artık Merkez Bankası’ndan borç alır hale geldi! Bir başka deyişle TL pozisyonu dengede olan bankacılık sistemi (ki rakamlara göre döviz pozisyonu da dengede(ydi)!) O tarihten itibaren MB’den TL borçlanır hale geldi! MB’nin bilinçili olarak hayata geçirdiği, ‘finansal piyasaları kontrol edebilmek için bankacılık sektörünü damardan kendine bağlama’ stratejisinin gereğiydi bu yapılan. Önemli ölçüde de başarılı oldu! Bankalar döviz alabilmek için kullanacakları TL’yi bile MB’den borç almak zorunda artık! Dövizin çok hareketli olduğu dönemlerde MB’nin; “Döviz almak için size TL vermeyebilirim” demesi de bu sebepledir. Şimdilik bunu doğrudan demiyor, dolaylı olarak bankaların borçlanma maliyetini yüzde 5.75’ten (artık bir önemi kalmamış olan politika faizinden) 12’ye çıkararak bu işi yapıyor.
Başkanın ‘iddiasını’ kazanabilmesi için ikinci sebep ise fonlama dışında kullanabileceği diğer ‘araçlar’. Sadece fonlama faizi yok MB’nin elinde. Zorunlu karşılık oranlarının arttırılması, döviz likiditesinin arttırılıp/azaltılması, gerekirse 1990’lardaki ihracat dövizleri için uygulanan ‘zorunlu döviz devirleri’ , reeskont kredileri, fonlama faizleri üzerinden ek vergi alınması, BDDK ile ortak bir çalışmayla ‘sermaye yeterlilik oranlarının‘ arttırılması gibi ‘bilinen’ ya da yepyeni ‘bilinmeyen’ araçlarla MB isterse TL/döviz likiditesini kısıp, arttırabilir!
Her zaman derim: “Merkez Bankası’nı bana verin, 6 ay da zaman verin bir de ‘kurun ne olmasını istediğinizi’ söyleyin, gerisine karışmayın”! 1 dolar 50 kuruş mu olsun, yaparım, 1 dolar 5 lira mı olsun, onu da yaparım! Yanlız bir talebim daha var: O da bu kur seviyelerini 1 en fazla 3 aydan fazla tutamam! Sonsuz olarak bu seviyeleri korumamı beklemeyin, altında kalırım. Mesele bu seviyelere ulaşılması değil, bu seviyelerin ‘sürdürülebilir!’ olmasında. 1 doların 0.50 lira (50 kuruş) olduğunu düşünsenize, ithalat patlamış, ihracat yerle yeksan, işsizlik tarihi rekor kırmış, kamu maliyesi darmadağın olmuş! Ya da 5 lira seviyesinde, şirketler kur riskinden dolayı batmış, ülkenin bütün şirketleri yabancıların eline geçmiş, ihracatçılar bile ithalattaki zorluklardan dolayı, (yüksek kura rağmen) ihracat yapamıyorlar! Sürdürülemez!
Sayın Başçı çok büyük ihtimalle iddiayı kazanacaktır. Hele ki elinde; kendisinin de söylediği gibi; ‘sonsuz araç’ varken. Bu arada konuşmada dikkatimi çeken bir kaç nokta daha vardı: 29 Aralık’ta İSO’da yapmış olduğu toplantıda ‘euro’yu gözüne kestirmişti’, parite 1.27’lere gelince şimdi de sıra dolara geldi anlaşılan! Artık iddiaya doları da dahil etmiş durumda. Acaba MB, son günlerde konuşulmaya başlanan; benim halen daha ihtimalinin çok düşük olduğunu düşündüğüm; III: Bedava Para Paketi”nin hayata geçeceğini mi hesaplıyor?
Temmuz 2011’de AB bölgesinin ‘dağılacağını’ varsayarak politika faizlerini 6.25’ten 5.75’e düşürüp piyasalara verdiği likiditenin başımıza ne dertler açtığını çabuk unutmuşa benziyoruz. Şimdi de ortada fol yok, yumurta yokken III.BPP’ye karşı önlem almak…?
Başkan’ın haklı çıkmasıyla ilgili son bir nokta… Yatırımcılar; MB’nin elindeki silahlara güvenip 1.80’lerden dövizlerini satarlar mı, yoksa bu kadar çok piyasalara müdahahil olan bir MB’nin ‘yol kazalarına’ uğrayabileceğini düşünüp 2.00’ın üzerini beklerler mi? ‘MB başkanı haklı çıktığında’ hangisi daha kazançlı çıkacak bu işten?
Her halükârda şimdiye kadar enflasyon hedefleri/tahminleri konusunda çok da ‘parlak bir geçmişe’ sahip olmayan bir MB’nin son söylemlerinin/tahminlerinin ne denli ulaşılabilir olduğu piyasa katılımcıları tarafından bir süre daha sorgulanır olacaktır! Geçtiğimiz hafta yazdığım ‘Merkez’in politikasının yan etkileri… ‘ başlıklı yazımda da bu konuya bir kez daha değinmiştim. Meselenin temeli “Merkez Bankası’nın kredibilitesidir”. Gerisi laf-ı güzaf…. Neyse…
Gelelim kısaca bu haftaya…
Haftanın endikatörü ‘euro/dolar’ paritesi olacak ! Bugün Merkel-Sarkozy zirvelerinin bir yenisi var! Mali birlik konusudan atılacak adımlar tartışılacak. Bir mutabakat çıkacak olur ise kısa vadede bir iyimserlik yaratabilir AB bölgesinde. İhtimal eskiye oranla daha yüksek. Ancak paritede geçtiğimiz hafta 1.2835’teki kritik eşiğin altında bir kapanış oldu!
Bu hafta 1.2660 seviyesi ilk ‘destek’ olarak karşımıza çıkıyor. Sonrasındaki asıl hedef 1.2450 seviyesi ki bu seviyenin artık test edilmesi neredeyse an meselesi!
Merkozy ‘anlaştık’’ derse ne olur derseniz… Paritedeki ‘dip arayışı’ nihayetlenmese de hız keser! 1.2860 ve hatta ardından da 1.3080 seviyelerine kadar ‘cılız’ bir düzeltme yaşanabilir.
Bizi asıl ilgilendiren paritenin 1.2660 ya da 1.2450’ye doğru hareketlenmesi durumunda dolar/TL kurlarının nasıl tepki vereceği… Benim tahminim yukarıda uzun uzadıya ele aldığım ‘iddia sebebiyle’ piyasanını ‘sınırlı-sorumlu’ bir tepki vereceği yönünde. “1.90’ın yukarı geçilmeyeceği, kaytılımcıların şimdilik bu “bariyeri’ test etmeyeceği” yönünde. Olan euro/TL tarafına olacak!
İMKB mi dediniz? Yeniden 48 binli rakamların test edilip edilmeyeceğini anlamak için İMKB’nin cent (dolar) bazındaki değerini takip etmekte fayda var. 25 Kasım’daki 2.60 cent seviyesinini altına inilecek olur ise işler sarpa saracak demektir.
Yukarıda ise 2.80 cent seviyesi önemli. Bu seviyenin özellikle de bu hafta sonu itibariyle kapanış bazında yukarı kırılması çok önemli bir trend değişimi anlamına gelecektir ki ben bu ihtimali şimdilik düşük buluyorum.
Halen daha “İlk önce 2.20 cent görülecek” tahminimi koruyorum.